Türk milliyetçiliği ve Türk dünyasında ortak dil


Türk dünyasında ortak alfabe ve ortak dil meselesi Sovyetler dağıldığından beri tartışılır. 1990’lı yılların başında çok güzel bir proje başlatılmıştı. Türk dünyasından binlerce gence burs verilmiş ve Türkiye’deki üniversitelerde okumaları sağlanmıştı. Türk cumhuriyetlerinden şimdi ne kadar öğrenci o çerçevede Türkiye’de okuyor, bilmiyorum. 

Türk dünyasında ortak alfabe ve ortak dil meselesi tartışmalarında birçok toplantıya katılmıştım, Türkiye dışında bu hususu epey araştırmış ve Türk cumhuriyetlerinin aydınlarıyla fikir alışverişinde bulunmuştum.
Kimi aydınlar -özellikle Türkiye’yi çok iyi tanıyanlar- Türkiye’de konuşulan Türkçenin ortak dil olmasında hiç tereddüt etmiyorlar. Fazla tanımayanlar, içe kapanık olanlar ve “idare”  ile fazla ülfet gösterenler, farklı düşünüyorlar ve hatta “Siz buradan gitmesiniz, dilin merkezi de burası… Neden bizim konuştuğumuz dil ortak dil olmasın.” gibi fikre de kapılabiliyorlar. Türkiye’nin nüfus kesafeti ve kültür hareketleri göz önüne getirildiğinde, bu fikri savunanların meseleyi politik zeminde ele aldıklarını hemen anlarsınız.

Bu yazdıklarımdan ortak dilin Türkiye Türkçesi olması gerektiği manası çıkmasın. Şunu da bilin ki bu zaten mümkün değil… Türk cumhuriyetlerinin hepsinde, aydınların yanında halklarla da iç içe oldum. (Bir süre Orta Asya’da ders verdiğimi de hatırlatayım.) Ortak dil değil, birbirini anlayabilme öne çıkarılmalıdır. Zamanla belki ortak dil kendiliğinden teessüs eder.

Orta Asya’da aydınlar arasında şunu da gördüm… Ceditçilik… İsmail Gaspralı’nın başlattığı “Dilde, fikirde, işte birlik”. Komünizmin silmek istediği, büyük toz tabakasıyla kapladığı, kendi kültürlerine dönen Türk halkları, tozları kaldırdıkça eski tartışmaları da gün yüzüne çıkarıyorlar. 
Enaniyet taşımayan, politik kaygısı olmayan, Türk birliğini samimî isteyen aydınlar bana -şimdilik- kapalı kapılar ardında  “Türk milliyetçisiyiz.” demişlerdir. Maalesef, Türkiye’de bazı siyasetçilerin meydanlarda  “Türk milliyetçiliğine karşıyım.” gibi aklı, izanı zorlayan, Türk birliği vetiresine engel koyan absürd sözlerinin tamamen dışında bir anlamı vardır. Her fırsatta söylerim: “Türk milliyetçiliği” nin ırkla, ırkçılıkla hiç mi hiç alâkası yoktur. Ayrıntısına girsem birkaç gün yazmam gerekir. 
Ortak dil ve ortak alfabe meselesine dönelim.

***

Doç Dr. Abdülvahap Kara, ailesi Kazak asıllıdır. Özü Türk, kolu Kazak’tır yani. Kazakistan’da bir ilmî toplantıda  “Türk Dünyasında Ortak Alfabe ve Ortak Dil” konulu bir tebliğ sundu. 

Abdülvahap Bey’in fikirlerini çok önemsiyorum. İlim adamı olarak Orta Asya ile Türkiye arasında bir fikir köprüsüdür.

Birinci olarak bütün Türk ülkelerinde Latin alfabesi kullanılmalıdır. Ancak Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan Latin alfabesi kullanmakla beraber ortak sesleri karşılayan bir alfabe birliği yoktur. Biraz okuyunca hangi işaretin hangi sese karşılık geldiği bilinebiliyor.

Doç Dr. Abdülvahap Kara özetle tebliğinde şu görüşleri dile getiriyor:
“Ortak dil meselesine gelince, şu teklifler ileri sürülüyor:

1) Esperanto gibi sun’î bir ortak Türkçe yaratmak,

2) Dünyadaki 30 Türk lehçesinden ortak kelimelerle umumî Türkçe yaratmak,

3) Dünyadaki en gelişmiş ve en çok nüfusa sahip Türkiye Türkçesini ortak Türkçe kabul etmek,

4) Türk lehçeleri içinde her Türk topluluğu için anlaşılır Kırım Türkçesini ortak Türkçe kabul etmek…

Özellikle hiçbir Türk boyu bir diğerinin dilini ortak dil olarak kabul etmeme direncini göstermeyecektir. Ancak bunlardan önce bizim bir teklifimiz daha var. Bunda hiçbir itiraz olamayacaktır.

O da teknolojik imkânları kullanarak bilgisayarla lehçeler arası tercüme programını geliştirmektir. Yani internette bir Özbek gazetesine tıkladığımızda bunu anında Türkiye Türkçesine çeviren programlar geliştirilmelidir. Bunu aynı şekilde elektronik kitaplar için de yapabiliriz. Böylece tüm Türk dünyası yazılı eserlerini birbirinin rahatlıkla okuyacak ve anlayacaktır.” 

Doç. Dr. Abdülvahap Kara, bunun nasıl olacağı üzerinde ayrıntılı duruyor. 

Bu meselenin bir yönü… Diğer yönü ise, her şeyde Türk cumhuriyetleriyle işbirliğine gitmektir… 

Ayrıntı çok, bu meseleye yine döneceğiz

Arslan TEKİN

Yorum bırakın