Türkçemiz ve Türk Dünyası


Bir Türk, kültürünün ve milliyetinin cevşeni olan Türkçesini korumak ve onu özümseyip, irdeleyerek ilerlemek zorundadır. Eğer akrabalarınızı, uzaktaki yakınlarınızı kaybetmek istemiyorsanız Türkçe bir kez daha önem kazanır. Dilini sahipsiz, pejmürde bırakan bir milletin gençleri savaş meydanlarında aldığı zaferlerin nimetlerini tadamaz.

Bunun sayısız örneği vardır. Bir tanesi de Keltlerin Roma İmparatorluğu’na karşı gösterdiği direnişi yeterli bulmuş olması ve kendi dilinden barış döneminde Latinceye doğru kayması, bunun da beraberinde kimliğinden uzaklaşarak imparatorluk içinde eriyip gitmesidir.

Bunun yanında gücün sağlam bir kültür ve dille birleşmediğinde anlamsız kalacağına dair tarihin verdiği bir örnek vardır: Perslerin üstün askeri güçle girip iki yüz yıl kaldığı Anadolu’ya kültürel anlamda bir şey bırakamamasının en başındaki sebep Anadolu kültürünün Pers kültüründen o dönem üstün olmasıydı.

Bu örneklerde gösterir ki dil kültürümüzü ve hedeflerimizi sigortalar ve Türk genci dilini korumanın yanında kültür ve tarihine sahip çıkarak hedeflerine yönelmelidir. Günümüz dünyasının küreselleşme furyasına Türkiye’nin kayıtsız, şartsız ve dilini korumaya almadan katılması, bunu insanlığın ve medeniyetlerin ittifakı olarak görmesi, evrenselliğe hizmet adına kültürünü kapı dışarı etmesi, Türkiye’yi Türk Dünyasından çekip alır, üstüne kendi sınırları içindeki bütünlüğüne de şaibe getirir. Bunun için Türkiye küreselleşme akımına mesafeli durmalı, kendi dili ve kültürünün Türk dünyası için köprü vazifesi göreceğini unutmamalıdır.

Kültürel alanların Türk dünyası için en önemli basamağı oluşturduğu göz ardı edilmemelidir. Dile ve kültüre yönelmek Türk dünyasına yönelmek ve yaklaşmak demektir. Oktay Sinanoğlu’nun Türkçe üzerine hassasiyetinden dolayı gittiği her yerde dile getirdiği ‘Türkçe giderse, Türkiye gider’ sözünü ‘Türkçe giderse, Türk Dünyası gider’ olarak değiştirsek yanlış olmaz. Türkçesi olmayan bir Türkiye’nin dil üzerinden yaşadığı kayıplar kendi sınırlarının dışındaki beklentileri de boşa çıkaracaktır. Kendi dil ve kültürünü koruyamayan bir ülkenin başka toplumların geleceğine dair verecek bir vaadi olamaz. Bunun için Türkiye 70 milyondan oluşan bir organizma olduğunu asla düşünmemelidir. Türkiye 350 milyonluk Türk Dünyası adına hareket etmektedir. Bunun bilincinde olmadan atılan adımlar da telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.

Dünyaca ünlü sosyolog Talcott Parsons ‘sistem yaklaşımı’ kuramında ’entropi’ terimi üzerinde şu açılımı yapar:Herhangi bir sisteme hiç müdahale edilmediğinde o sistemin eğilimi negatif yöndedir, düzensizliğe gidiş söz konusudur..  Buradan yola çıkarsak Türk dili ve kültürü, küreselleşmenin şekillendirmesine bırakılmamalı ve koruma altına alınmalı, öz vatanında sahipsiz kalmamalıdır. Dilini, dolayısıyla kültürünü sağlama almış bir Türkiye ancak o zaman kendisine ve Türk dünyasına daha sağlıklı, ileriye dönük projeler sağlayabilir.

A. Sedat OKTAY

Bir Yanıt

  1. Huzuru ilahide konusulacak dil Allahu Alem TÜRKCE.
    Bu öyle bir sir ki benim diyen Türkcü Turanci is bu safhaya gelip dayandiginda imanindan oluyor,ammavelakin Hakikat birdir iki olamaz buda ERLERIN ERLER deminde söyledikleri HAKIKATI ILAHIdir.
    Allahin kullari her türlü inkara özgürdürler ama bilesinizde siz görmek istemiyorsunuz diye hakikat degismez.
    En büyük cehalet cahillik degildir cehaletini bilmemekdir.Allah milleti Türke yar ve yardimci olsun,
    O Ahdevefa edenlerin en mükemmelidir. HUUU.

Yorum bırakın