Türkistan Misyonerlerin Pençesinde


Türkistan - TürkeliTürk Ocakları Danışma Kurulu Üyesi Revanoğlu, soydaş ve dindaşlarımızın karşı karşıya olduğu büyük tehlikeye dikkat çekti:

Bu haftanın Ocakbaşı Sohbeti’nde Türk Ocaklılarla “Türkistan Hatıraları”nı paylaşan Danışma Kurulu Üyesi Özer Revanoğlu, soydaş ve dindaşlarımızın karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin, bölgede yürütülen misyonerlik faaliyeti olduğunu anlatırken, Dinimizi öğreten ve öğrenenler, kuru ekmek ve çaya talim ediyor. Bu şartlarda, ceplerinde milyon dolar, altlarında Mercedes olan misyonerlerle yarışmaları mümkün mü? Bir tek Müslüman’ın Hıristiyan olmasına gönlüm razı değilken, binlercesi Hıristiyan oluyor. Adeta büyük bir konak yanıyor” tespitinde bulundu.

Revanoğlu’nun sohbetinden önce bir takdim konuşması yapan Türk Ocakları Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Orhan Arslan, Türk Ocakları’nın 100. kuruluş yıldönümü münasebetiyle 2012’de gerçekleştirilecek kutlama programı hakkında bilgi verdi. Türk Ocakları’nın yaklaşık 100 yıldır Türk fikir ve siyaset hayatının mutfağı olduğunu vurgulayan Prof. Arslan, “Türk Ocakları’nın ne yaptığı, ne yapmadığı her şey açık, ortada. Her türlü açılım, açılış karşısında da fikrini ve tavrını açıkça ortaya koymuştur. Ne yaptıysak, yapıyorsak, milli fikriyatımıza uygundur” dedi.

Türkistan’ı en iyi tanıyan isimlerden biri olarak bilinen Özer Revanoğlu da, sohbet toplantısında özellikle Kırgızistan örneğinden hareketle Türkistan’daki dini faaliyetler üzerinde durdu. Büyük bölümü Kırgızistan’da olmak üzere bölgede 15 yıl kaldığını belirten Revanoğlu, ülkemizden Türkistan’a birkaç günlüğüne gidenlerin verdiği hükümlerin dikkate alınmamasını isterken, “Rahmetli Galip Erdem’in dediği gibi, Müslümanların haline bakıp, Müslümanlıktan, dış Türklerin haline bakıp da Türklerden vazgeçmememiz” gerektiğini söyledi. Bölgede 1994’den beri Müslümanlığa ilgi açısından fevkalade büyük değişiklikler olduğunu, o tarihte Bişkek’te harap bir camide 450-500 kişi Cuma namazı kılarken, geçen yıl bayramda 150 bin kişilik cemaatin namaz kıldığını anlatan Revanoğlu, bölgedeki camii ve medreselerden video görüntüleri eşliğinde yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

Kendi inancımıza iştiyakla sarılma eğilimi var. Beraberinde şiddetle bilgiye ihtiyaçları var. Fiziki şartları da çok yetersiz. Kışın eksi 30 derecede, çok güç şartlar altında kurulan, kırık camları kontrplakla kapatılmış, banyosu, mutfağı olmayan medreselerde dinimizi öğrenmeye çalışıyorlar. Çoğu zaman çorba-ekmek, bazen çay-ekmeğe talim ediyorlar. Çok ucuz olmasına rağmen, elektrik parasını ödeyemediklerinden günde yarım saat elektrik alıyorlar. Bu süreyi de çay ve ekmek pişirmede kullanıyorlar. Öte yandan bölgede binlerce misyoner var. Bu şartlar altında yetişenler, ceplerinde milyon dolar, altlarında Mercedes, ellerinde dizüstü bilgisayar olan bu misyonerlerle nasıl mücadele edecek, edebilir mi? Dindaş ve soydaşlarımızın eksiği çok fazla, bir o kadar yardıma ihtiyaçları var. Türkiye olarak en azından her şehre örnek bir mescit yapabiliriz Meseleye şöyle bakmamız lazım; Büyük bir konak yanıyor, bir kova da olsa su götürmeliyiz.

Revanoğlu, Kırgızistan’ın Özbekistan sınırında bulunan Karasu kentindeki İmam Serahsi Camii hakkında bilgi verirken, bu camide kılınan Cuma namazlarına 7 bin kişinin katıldığına, cemaatin yarısının, hükümetin baskılarına rağmen Özbekistan’dan gelenler olduğuna dikkat çekti. Halen başvurulan İslam Hukuku metodolojisi 30 ciltlik El Mebsut’u bin yıl önce yazan ve “İmamların Güneşi” sıfatıyla anılan Serahsi Hazretleri’nin çileli hayatını da anlatan Revanoğlu, bu arada İmam Serahsi’nin Özcend’deki mezarını yine video görüntüleriyle katılımcılara takdim etti ve yıkılmak üzere olan mezarla Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın 15 yıldır ilgilendiğini, ancak maalesef hala bir netice alınamadığını vurguladı.

Revanoğlu’nun, katılımcıların sorularını cevaplamasının ardından Ocakbaşı Sohbeti’nin kapanış konuşmasını yapan Prof. Dr. Orhan Aslan ise şu uyarılarda bulundu:

En çok okunan, ancak en az anlaşılan kitap ne yazık ki Kuran-ı Kerim’dir. Kuran’ı anlamıyorsak, Rabbimiz bize bunu soracaktır. İyi namaz kılmak, iyi Müslüman olmak değildir. Peygamber Efendimiz bugün ‘iyi Müslümanların’ yaptığını yapsa, hiçbir şey yapmamış olacaktı. Mahallemiz, Türkiye’miz yanıyor. Kıl namaz, salla baş, al maaşla iyi Müslüman olunmaz, bu yangın da söndürülemez. Ne olur Kuran’ı anlayalım ve gerçekten iyi Müslüman olalım

Türk Ocakları – 10 Ekim 2009

3 Yanıt

  1. Ben Hıristiyan Türk’üm Şaman ve GökTanrıya inanan Türkler var Musevi Türkler var şimdi napalım İlla Müslüman mı olalım ??????

  2. sen olacağını olmuşsun zaten, bundan sonra gırmızı çıbıklı bağ mı olacang. doğru değil zaten sen gibi iş olsun diye din sahibi olmak,

  3. haydar fide sen bu yobazları takma ben saygı duyuyorum senin tercihine ben de ateistim önemli olan türklüktür din teferruattır hristiyanlık evrensel bir dindir ama islam denince aklıma gericilik araplar geliyor islam arap dinidir arabın kültürü dili gelenekleridir önemli olan nasıl hristiyan olduğun dindar olmadıkça sorun yok dine tamamen bağlı olunca zaten milli benliğini türklüğünü kaybedersin o zaman müslümandan farkın kalmaz işim gücüm yok arabın avrupalının dinini mi yaşayıp uygulayacağım :) bunlar çok saçma bizim zaten öz türk inançlarımız var şamanizm tengri vs en mantıklısı bunlar hem de kendi kültürümüz dinle uğraşacağıma türklük için uğraşırım

Yorum bırakın