Türk Dünyası’nda Yeni Dinamikler ve Dengeler


Yugoslavyadan çin seddine kadar, çok geniş bir coğrafyya yayılmış ve farklı sistemler içinde yaşayan Türk dünyası 21. yy.la nasıl giriyor? Doğu blokundaki gelişmelerle günümüzde olayların odak noktası haline gelen Sovyet sistemi içerisindeki elli milyon Türkle başlamak istiyorum.

Bilindiği gibi bugüne kadar Sovyetlerde, uygulanan milliyetler politikası teoride; Her türlü milliyet kavramının üzerinde tek tip sosyalist insan yaratılması düşüncesine, pratikte ise Rus milliyetinin merkezde, diğer Slav ve Hristıyan milliyetlerinin ikinci sırada, Azerbaycan ve Türkistan gibi Türk- Müslüman cumhuriyetlerin ise üçüncü sırada yer aldığı bir idari yapılanmaya dayanmakta idi. Merkezi ekonomik planlama da, bu hiyerarşiye göre düzenlenmiş olup, Rusya, Ukrayna, Belorusya ve Baltık Cumhuriyetleri Sovyetler Birliği ortalamasının çok üstünde bir gelire sahip olurlarken, Kafkas Cumhuriyetlerinde normalin biraz altında, Türkistan Cumhuriyetlerinde ise ortalamanın beşte birine düşen gelir dağılımı söz konusudur. Özellikle Türkistan Cumhuriyetleri ve Azerbaycanda emek yoğun hammadde üretimine yönelik bir ekonomik yapılanma kurulurken, diğer cumhuriyetlerde daha rantabl olan işlenmiş ürünlere ve sanayie yönelik bir yapılanma oluşturulmuştur.

Türk dünyasında bu dinamik değişmeler yaşanırken Türkiyenin konumunu daha iyi değerlendirebilmemiz için kısaca geçmişe dönmemizde yarar vardır.(Osmanlı’nın parçalanmasından sonra, Avrupada kalan Türk azınlıklarla Asyada köklü ve ayrı yapılanmaya sahip, Türk toplumlarını aynı potaya koyarak, hepsini dış Türkler şeklinde tanımlamak ve bunlara yönelik olarak içte ve dışta tek bir tavır belirlemek maalesef Türkiyedeki iktidarların ve aydınların Atatürk sonrası dönemde düştükleri en büyük yanılgı olmuştur.

Şu sese kulak verelim;

‘Efendiler ! Türk devleti Afganistana yardım edecektir, Bu Yardımların karşılığında göreceksiniz, birgün orada müstakil bir Türk devletinin kuruluşuna şahit olacağız.”

Uzun zamandır duymaya hasret kaldığımız bu güçlü sesin nereden geldiğini belirtmemize gerek yok sanıyorum. Ekonomik gücü nerede ise srfır düzeyinde olmasına rağmen, Tarihi köklerinin ve milliyetinin gücünü iyi kavradığı için yalnız Türk Dünyası için degil, bütün üçüncü dünya ülkeleri için de karizmatik bir merkez haline gelebilen genç Türkiye Cumhuriyetinin lideri M: Kemal ATATÜRK‘ün sesi bu.

Ve inancıma göre, Türkiyenin Türk dünyası ile ilgili bakış açısından bir dönüm noktası olan 1945 yılına geliyoruz. Savaşın bitmesine yakın formalite olarak müttefiklerin safına katılan Türkiyeden Sovyetler Birliğinin bir talebi oluyor, Sovyetler Birliği , Türkiye’de mülteci olarak bulunan Çoğunluğu Azerbaycan ve Türkistan kökenli 237 siyasi mülteciyi geri istemektedir. Günün şartlannı kendince değerlendiren devrin iktıdarı, 6 Ağustos 1945 de bulabildigi 197 siyasi mülteciyi Sovyet makamlarına teslim etmiştir. Böylece Atatürk döneminin şahsiyetli dış politikası yerine Batı güdümünde ve temelini “Pantürkizm’le suçlanma korkusu , hastalığı” diye tanımlayabileceğimiz bir politika başlatılmıştır.

Gazneliler, Karahanlılar döneminden sonraki Asya Türklüğü, tarih kitaplarından çıkarılıp atılmış, orta öğretimde eski Yunan’ın site savaşları bile isimleri ve tarihleriyle öğretilirken, 19/20yy. boyunca Türkistanda, Azerbaycanda yaşanan olaylardan bu bölgelerdeki Rus ve Çin emperyalizmine karşı verilen savaşlardan tek kelime söz edilmemiştir. Bir diğer deyişle, Kayı boyu Anadoluya geldikten sonra, Asyada Türk kalmamışçasına bir eğitim düzeni uygulanmış, dış Türk Dünyası ile ilgili bilimsel nitelikteki bilgileri bile aktaranların ırkçılıkla suçlandığı bir politika izlenmiştir.

Sonuç ne oldu? Yeni nesillerde batılı değerlere sahip olmanın, Türk Milliyeti’nin özellikleri ile bağdaşamayacağı gibi yanlış bir inanç ve kimlik yaratıldı Sömürgeler hariç dünyanın hiçbir ülkesinde o ülkenin milliyeti tartışma konusu yapılmaz. Zira bu kavram her türlü sosyal yapılanmanın ve düşüncenin üzerindedir. Bu nedenle iç politika malzemesi yapılamaz. Bir diğer deyişle bir Fransız; Demokrat, Sosyalist, Kominist. Dinciveya Irkçı olabilir. ama önce Fransızdır. Milliyetinin Fransız olması ile fikri yapılanması arasında hiçbir zaman çelişki yoktur. Fakat nesiller boyu sürdürülen “Tarihi kökleri yok sayma politikası ve eğitimi ‘ Türkiyedeki yeni kuşaklarda bir kimlik bunalımına yol açmıştır. Bu devlete ismini veren Türklük kavramı, nerede ise ilericiliğin, demokratlığın ve uygar olmanın zıddı bir olaymışçasına kavratılmış ve iç politika malzemesi yapılmıştır. Böyle bir şekilde yetiştirilen nesillerin, Türk dünyasına bakış açıları ve ürettikleri politikalarda kağıt üzerinde “Tarafsızlık” pratikte ise olay milletin sırtına yıkılıncaya kadar “Gerçekleri yok sayma ” şeklinde ortaya çıkmıştır.

Sonuç olarak tamamen günlük ve zaman zaman bir biri ile çelişen politikalar üretilmiştir. Tarafsızlık politikası ile iligili olarak bizzat içinde yaşadıgım bir örneği aktarmadan geçmeyeceğim; Biliyorsunuz Afganistan’da 5 milyon Türkün de içinde bulunduğu, 10 yıllık bir savaş vardı. Türkiye’nin gemi dolusu yardım yaptığı Afrika ülkeleri bile, Pakistandaki mülteci bölgelerinde Sağlık, egitim gibi konular da merkezler açtı. Türkiye ise bu konuda da tarafsızlığını koruyarak, nerede ise hiçbir aktif girişimde bulunmadı. Fakat 1987de Rus askerlerinin çekilmesi nedeniyle Cenevre görüşmeleri başlar başlamaz, o sırada yurt dışında bulunan Dışişleri Bakanımız, dünya basın organlarına, Afganistan’ın imarına talip olduğumuzu bildirdi. Savaş boyunca fiziki ve maddi planda yatırım yapan bunca ülke varken, imar işini neden bize vereceklerini hiç anlayamamıştım doğrusu. Aynı tarihlerde bir yardım kampanyası sonucu Pakistana gitmiştik. Afganistan Türkistan’ı Güney Türkistan‘daki mücadeleyi sürdüren Türklerin lideri olan Azad Beg ile cepheyi ve mülteci kamplarını dolaştık. Aralarında 250 bin Türk mültecinin bulunduğu kamplarda, o güne kadar hiçbir Türk elçilik mensubunun görülmediğini öğrendim.İslamabat’ta büyük elçimizle görüştüğümüzde, bu olayı gündeme getirdik, sayın büyükelçinin cevabı kısıtlı sayıda personelle çalıştığı şeklinde idi. Fakat bu cevap, Islamabat’tan 150 km. uzakta bulunan Türk mültecilerinin neden ziyaret edilmediğini bize yeterince açıklayamamıştı.

Ozaman aklımıza, özellikle doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi en az bölge milletvekilleri kadar tanıdığı söylenen Amerikanın Türkiye Büyükelçisı geldi. Daha da önemlisi, henüz bir kibriti üretebilecek altyapısı yokken, Türk Milletinin özelliklerine inandığı için, Afganistana yardıma yönelen Mustafa Kemal Atatürk’ü Hatırladım.

Prof. Dr. Ahat Andican

*Töre – Sayı 2/ 2001 sayfa 15 *

10 Yanıt

  1. Merhaba;
    Yazınızı okudum tarihi gerçekleri yansıtmışsınız ..Ne yazıkkı 1940 lar sonra Türkiye liderleri kendi ülke iç dinamikleri yerine batılı güç merkezlerinin yönlendirmeleri ile hareket eder olmuş Atatürkümüzün söylemlerini e bakış açılarını sadece kendi çıkarları doğrultusunda kullanır olmuşlardır..Ancak ne kadar dayatmacı politikalar diretilmişsede,halk,dini,etik köken,kavgalarına itilmiş olursa olsun,ekonomik olarak sindirilmiş tarihi kökleri silinmeye çalışılmışsada bugun bile hala köklerine özlem e sevgiyle sarılabilmektedir..Politikalar halkların değil siyasilerin tercihleri olduğunda yaşayamazlar Atatürk neden hala bzimle çünkü hem ulusal hem milli konularda o kadar doğru şeyler yapmıştır ki biz yeni yeni tanımaya başladık.. çünkü çok uzun yıllar diğer türk halkları ile ilişki kuramadık sizle başka problemlerle boğuşurken bizlerde kendi sorunlarımıza daldık ama sakın şunu yapmayın tarihi yanlışlıkları halka mal etmeyin siyasi hataları şimdi telafi etme zamanı gelmiştir heleki siz aydınlar ve bizlerin yeni tanımaya başladığı türk cumhuriyetleri hem Türkiye’yi kendi tarihini tekrar keşfetmesini sağlayacak hemde dünyada Türkiyenin nüfusunu ve gücünü tecrubesini Türk kardeşlerine açacak tüm türk ülkeleri maddi ve manevi olarak ortak kültürde birleşebilecektir.. buna canı gönülden inanıyorum ama önce halklarımızı birbirlerine yaklaştıralım..ben Kzakaistana gittim Kırım’a gittim, Cezayire gittim,Libyaya gitim orda kendi halkımdan çok kuvvetli izler gördüm.. bizler çok kuvvetl bir geçmişin bu zamanda yaşayan temsilcileriyiz..büyük bir güş olmalıyız her türk toplumunun eşit temsil edildiği bir birlik ..siz aydınlar bu konuda çok daha fazlasını yapabilirsiniz.. Lütfen bizi tekrar büyük bir aile yapın..

  2. BİR GÜN AYIN ÜSTÜNE GECE ÖRTÜLDÜYÜNDE BİNLERCE TUTSAK BOZKURT İPTEN KURTULDUĞUNDA BU BİZİM DESTANIMIZ OLACAK DOĞMAMIŞ ÇOCUKLARA ŞEREFİMİZ KALACAK*
    EFENDİLER TÜRK İSLAM BİRLİYİNİ KURMAMİZ İÇİN ÖNCE BEYİNLERİ HAZİRLAMAMİZ LAZIM YANİ HOCA AHMET YESEVİNİN YÜZLERCE YIL ÖNCEKİ GETİRDİYİ SİSTEMİ TEKRAR CANLANDIRMAMIZ LAZIM ÖNCE GÖNÜLLERİ FETH ETMEMİZ LAZIM

  3. TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN

  4. Sunguralp kardeşim. Tanrı değil Allah. Kur’an’daki orjinal adını kullanalım. Sonuçta Türkler müslüman oldukları için bu günlere geldiler. Hani Çuvaş Türkleri ne oldu? Sence Türk dünyasına mı sevgi ile bakıyorlar yoksa ortadoks rus kardeşlerine mi? Tabii ki her durumda ortadoks rus kardeşlerinin yanında. Diğer Türk halkları ile bir savaş durumunda rus ortadoksluğunun yanında yer alacakları aşikar.

  5. Mademki Türk Dünyasından bahsedilirken Afganistan’daki Soydaşlarınızı da unutmayın ve ordaki Türkleri temsil eden Raşid Dostumun partisi kast sistemine dönmüş reform yapılması gerekir çünkü şimdi Afganistan özbek Mucahidleri vs. sivil toplumlar, kazak, kırgız, türkmen, aymak ve hazaralar dağınıktır. Reform yapılması ancak Türk Dünyası Konseyinin baskısıyla gerçekleştirilebilir. Nice başarılar dileğyle.

  6. AHAT ANDİCAN HOCAMIZ HAKKINDA ÇOK GÜZEL ŞEYLER SÖYLENİYOR.TARİH BÖLÜMÜ SON SINIFI ÖĞRENCİSİYİM.HOCAMIZLA GÖRÜŞÜP ONDAN İLİM KONUSUNDA İSTİFADE ETMEK İSTERDİM.HOCAMA SAYGILARIMI İLETİRİM.
    SEVGİ VE SAYGILARIMLA…
    SONER ÇELİK

  7. isteyen ALLAH der isteyen Tengri-Kuttan gelen Tanrı der.Herkes müslüman olmak zorunda değil,Gagavuzlarda hıristiyan olmalarına rağmen bizim kardeşimizdir.Önemli olan Türklüğün korunmasıdır.TENGRI KUT TÜRKÜ KORUSUN,YÜCELTSİN!!

  8. Ahat Andican iyi yazmış amma , başbakan yardımcılığı yaptı bu ülkede , Asyadan gelen Türki devletlerdeki insanları küçümsemekten başka bir şey yapmadığı kanaatine kendisiyle bir görüşmeden sonra vardım . , herhalde bu yazdıklarını yüreğinde hissedeydi mevki sahibi olduğundada Türk soylu adamlara yardımı olurdu.

    Tipik Ankara bürokratı bu insanlar ”Türkçülüğü seçim zamanı Türkmen ve yörüklerden oy almak için savunur koltuğada oturunca İngiliz ,Fransız, Alman hayranı olmaktan geri kalmazlar .. evinde de öyle yaşarlar, çocuklarını Avrupa ,Amerika da okuturlar ,Yerde sofrada yemezler , Türk gibi giyinmezler, Türklükle Alakası yok .N. Okumuş beyefendide aynı Tipdeki siyaset / bürokratlardan biriydi . M. akşener de aynı tipde insan dostlar ..

    inanmayınn.

  9. Sayın yazar şimdi yine mecliste… Kendisinden istirhamımız Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerde muhalifleri değil devletleri muhatap almamız gerektiğini hatırlamasıdır. Muhaliflere insani açıdan yardımcı olabiliriz. Ancak onların siyasi faaliyetlerine yardımcı olarak otuz kardeşin yarasını sararken milyonlarcasından kopmamız vahim bir hatadır. Birçok Türk devleti bu vahim hatalar sebebiyle Türk milliyetçilerine şüphe ile hatta potansiyel suçlu gözüyle bakmaktadır.

  10. […] Ahad Andican, “Türk Dünyası’nda Yeni Dinamikler ve Dengeler” Töre – Sayı 2/ 2001, s. 15; […]

Yorum bırakın