Türkistan’ın Coğrafi Konumu ve İlkçağ Kaynaklarına Göre Tarihi


” Türkistan iki dünya eşiği goy, Türkistan er Türktün beşiği goy” Magcan CUMABAY

A) TÜRKİSTAN’IN BUGÜNKÜ DURUMU :

Türkistan’ın tarihi coğrafyasını iyi anlamak için, bugünkü konumuna bir göz atmakgerekir. Zira “Türkistan” kavramı ülkeden ülkeye, ideolojilere göre değişmektedir.

Günümüz dünya atlaslarına dikkat edilecek olursa Türkistan adlı herhangi bir ülkeve bölge ile karşılaşanlayız. Batı kaynaklarında daha Viktorya çağında Türkistan’ın üçbölgeye bölünmüş olduğunu öğrenmekteyiz: Batıda Rusya işgalindeki “Transcaspia”,doğuda Çin’in sömürgesi haline getirilmiş “Sinkiang’1 ve güneyde o zamanki İngiliz he-gomanyasındaki Afganistan topraklan. Ruslarda olan Hazar Gölü’nun doğusuna Trans-caspia, Çinliler ise, işgal ettikleri Türkistan’ın doğusuna Sinkiang (Yeni Sömürge) adınıvermişlerdi (1). Türkistan adı 1920’de yasaklanmaya başlamış ve 1924’de tamamen kal-dırılmıştır. Bugün Türkistan adını sadece Türk düşünürü Ahmet Yesevi’nin şehri Yesitaşıyabilmektedir (2).

Türkistan adı bu ülkede yaşayanlar tarafından unutulmadı. Özellikle Bolşevik ihti-lali, İkinci Dünya Savaşı sonrası ve Çin reformları sonucunda ülkesini terkeden Türkistanlılar, kendilerini bu isimle andılar ve ülkeleri hakkında Türkiye ve Avrupa’da bir çok yayın yaptılar. Türkiye’deki bazı tarihçiler de Türkistan adını kullanmaya devam ettiler.Fakat zaman zaman bu insanlar Sovyet yayın organları tarafından eleştirildiler (3).

Bugün “Türkistan” teriminden anladığımız, Bağımsız Devletler Topluluğunda yeralan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan topraklarını içine alan bölge, Afganistan’ın kuzeyini oluşturmakta olan Güney Türkistan ile Çin Halk Cumhuriyeti işgali altındaki Doğu Türkistan bölgesidir (4).Çinliler halen Doğu Türkistan’a “Sinkiang” (Yeni Sömürge) adını vermektedirler (5).

Türkistan için söylenen “Orta Asya” terimi de Sovyetler ve Batılılar arasında farklıanlaşılmaktadır. Sovyetler, sadece kendi yönetmiş oldukları Türkistan topraklarına Orta Asya diyorlardı. Hatta Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ı kapsayan bu ifade Kazakistan’ı içine almıyordu. Batılılar ise Batı Türkistan ve Doğu Türkistantopraklarını da içine alan bir coğrafyaya Orta Asya demişlerdir. Bugün bu bölgelere ekolarak, daha geniş bir ifadeyle, Orta Asya’nın içine Moğolistan Halk Cumhuriyeti (Dış Moğolistan), Çin Halk Cumhuriyetindeki iç Moğolistan, Afganistan’ın kuzey kısımları Güney Türkistan ve Tibet Muhtar bölgeleri dahil edilmektedir (6).

Coğrafi olarak Türkistan’ın Batısı; Hazar Denizi ve Ural dağlarının güney kısımları, Doğusu; Altay, Altın Dağlan ve Doğu Türkistan’ın doğu kısımları, Güneyi: Horasan Dağları, KUpet Dağı, Afganistan’ın kuzey kısımları Güney Türkistan, Hindukuş sırtları, Mustağ (Buzdağı), Küenlm Dağları ve Ural Dağlarından başlayarak Kazakistan’ın kuzey bozkırları,Cungarya ve Sibirya bozkırları tarafından sınırlanmıştır. Bir başka deyişle Türkistan yada Orta Asya, Hazar Denizi’nden Sarı Deniz’e kadar yaklaşık 6000 km. ve 2000 ile 2500km. değişen değişikliğiyle dağlar ve bozkırlardan oluşmuş bir kuşaktır. Türkistan Hindukuş, Karakurum ve Tanrı Dağları’nm birleştiği noktadan Baü ve Doğu olarak ikiye ayrılır.

a) Doğu Türkistan: Doğu Türkistan’ın yüzölçümü 1.710.000 km.dir ve 73° 40′ ile96« 20′ doğu enlemi ile 35° 10′ ile 49» 20′ kuzey boylamı içinde bulunur. Tanrı Dağlantarafından güney ve kuzey olarak ayrılmıştır. Güneyi Tarım Havzası ya da Kaşgarya,kuzeyi ise Cungarya olarak bilinir: Tarım Havzası Taklam akan Çölü’nün yer aldığı düz-lüklerden oluşur (7). Bu düzlükler Karakurum ve Tanrı Dağlarından doğan Tarım ırmağı ılc kolları tarafından sulanır. Doğusunda Bagraç ve Lop Gölü yer alır. Doğusu Çin’in Çinhay ve Gansu eyaletleri ile komşudur.

1955 yılında Çinliler Doğu Türkistan’ı Sinciang-Uygur Muhtar Bölgesi adını vererek muhtar bir bölge ilan ettiler. 1992 yılı tahminlerine göre nüfusu 17.665.019 kişidir. Bu nüfusun yaklaşık % 54 Türklerden oluşur. Türk topluluklarının en kalabalığı Uygu-larlardır. Genel nüfusa göre Uygurlar % 45.55, Kazaklar % 6.94, Kırgızlar % 0.87, Ta-cikler % 0.20, Özbek : 0.09, Tatar % 0.02 ve diğerleri % 0.43 oranındadır (8).

b) Batı Türkistan: Bağımsız Devletler Topluluğu egemenliğindeki Batı Türkistan3.836.503 km2’dir. Bugün Batı Türkistan’ı Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Taci-kistan ve Özbekistan Cumhuriyetleri meydana getirir. Ülke doğudaki Altaylar’dan batı-ya gidildikçe alçalır. Ulke dağlar, vadiler, çöller, ırmaklar ve gölleri ile birbirine tezatteşkil eden lızıki bir görüntü sergiler. Aral Gölü’ne dökülen Ceyhun 2350 km. ve Sey-hun 1886 km. uzunluktadır. Batı Türkistan’ın batısındaki Hazar Denizi, ortasındaki AralGölü ve doğusundaki Balkaş Gölü yer almaktadır. Ancak ülkedeki sulama politikalarıvb. gibi etkenler bunların kuruması yolunda olumsuz etkiler göstermeye başlamıştır.

Türkistan “Eski Dünya” olarak bilinen, Asya Kıtasının eski medeniyetlerinin mer-kezinde olmasına rağmen, tarihi yeterince incelenmemiştir. Doğusunda Çin, güneyinde Hindistan ve batısında Ön-Asya medeniyetleri ile kuşatılmış bir medeniyetler kesişme noktasıdır. Üstelik Çağlar boyu İpek Yolu ve Kürk Yolu gibi ulaşım ağları sayesinde insanların batı-doğu arasında mekik dokuduğu bir ülkedir (9).

Ülkenin dünya tarihindeki rolünü iyi anlayabilmek için tarih öncesinden itibaren tarihine göz atmanın yararlı olacağı kanısındayız. Kuşkusuz bu bilgilerin büyük çoğunluğu Arkeolojik kazılarla ortaya konmaktadır. Bu nedenle eski Rusya ve eski SSCB’nin bilim adamlarınca yapılan arkeolojik çalışmaları oldukça önemlidir.

B) ARKEOLOJİK KAZILAR:

Çarlık dönemi Rusyası ve onu takibeden SSCB dönemlerinde Orta Asya’da bir çok kazı yapılmıştır. Bu kazılarda elde edilen eserler Petersburg (Leningrad)’daki Hermitage (Ermitaj) Müzesinde toplanmıştır. Bu müze zaman zaman bu çalışmalarını yayınlamaktadır. (Trudı Otdela Istorli Kulturi Iskusstva Vostoka, Devlet Hermitage Yay., Lening-rad 1940, II. Cilt), Rus yayınlarından tercüme edilmiş batı kaynaklarının da yardımı ile Türkistan’da yapılan kazıların mahiyeti hakkında bilgi edinmekteyiz. îşte bu çalışmalardan bazıları:

1) 1917 ÖNCESİ BAZI ÇALIŞMALAR: XIX. yüzyılın ikinci yarısında Rus bilim adamları Türkistan’da kazılara başladılar. Bilimsel nitelikli ilk kez kurganlar W. Rad-loff tarafından 1860 yılında açılmıştır. Bölgede yaptığı incelemeler esnasında kurganlar dikkatini çekmiş; Berel ve Katanda’da iskit ve Hun devrine ait kurganları açmıştır. Rad-loff tan günümüze Rus bilimadamları Şibe, Katanda, Başadar, Berel, Tüekta, Noin-Ula,Karakol ve Oğlaktı vb. gibi merkezlerde bir çok kurgan kazdılar. Bu kurganlardan en önemlilerinden biri de Kazakistan’ın başkenti Alma-Ata’ya 50 km. uzaklıkta, Issıg-Göl civarındaki Eşik Kurgan’dır. 1969 yılında kazılar yapılan bu mezar anıtında Türk kültür tarihini aydınlatacak bir çok eser çıkmıştır (10).

Antik yerleşim merkezlerinde de arkeolojik kazılar yapıldı. Bu kazılardan Hankent Kazılan 1867, Afrasiyab Kazıları 1875 ve antik Merv şehrinin keşfi, bölgedeki ilk çalışmalardır.

XX. yüzyıla girerken Rusya’da arkeolojik çalışmaları hız kazanmasıyla birlikte, Arkeoloji Komisyonu “Okcety” ve “îzvestija” adlı iki dergi çıkarılmaya başlandı (11). Amerikalı araştırmacılar R. Pummelly (1904) ve W. Schmidt (1905) Anav’da kazılar yaptılar. Bu kazı bölgenin tunç çağı için önemli sonuçlar verdi.

2) 1917 SONRASI BAZI ÇALIŞMALAR: Bu dönemde Taşkent ve Aşkabad’da kazılarla ilgili raporlar yayınlandı. Amatör arkeoloji dernekleri kuruldu. 1896’da Semerkant’da bir müze açıldı. 1917 öncesini oluşturan bu kazılardan başka 1917 sonrasında Moskova’dan B.P. Denike Tirmiz’de (1926-28), Suğnak Harabesi 1927’de, Ürgenç’de1928-29’da, eski Merv harabesinde 1929, Soğd-Muğkale’de 1933’de, Yakubovsky Zerafşan havzasında 1934’de, M.E. Masson 1936’da Tirmiz’de, Tolstov 1937’de Harezm’de, A.N. Berntam Kazakistan’da, 1938’de Harezm’de, Semerkand Tali Barzu’da 1939’da kazılar yapıldı (12). Bu çalışmalar II. Dünya savaşı sonrasında da bölgede artarak devam etmiştir.

C) PREHİSTORİK (TARİH ÖNCESİ) DÖNEM:

Arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları sonucu Türkistan tarih öncesi dönemleri hakkında önemli bulgular elde edildi:

1) Paleolitik (Eskitaş) Dönem: Türkistan’da paleolitik dönem ile ilgili ilk kazılar1930 yıllarında başladı. Orta Asya’nın Paleolitik dönemin ilk evreleri (Mousterian) Teşik Taş mağaralarında bulundu. Tirmiz’in güney-doğusunda Baysun Dağlarında yer alan mağaraları yerli arkeologlar keşfetmiş ve A.P. Okladnikov kazıları yapmıştır. TeşikTaş’ın önemli buluntusu 8 ya da 9 yaşlarına ait Neandertal çocuk iskeleti olmuştur. Buradaki paleolitik materyaller bütün eski SSCB’de M.Ö. 40.000-30.000 yıllarının gün ışığına kavuşturan ikinci yerdir. Aman-Kutan, Karatau, Zaraut-Say’da Teşiktaş’tan erken ya da geç dönemlere ait materyaller bulundu.

Aman Kutan: Semerkand’ın 45 km. güneyinde Tahta-Karaca geçidi yakınında, Aman-Kutan’da kireç taşı bir mağaradır. D.N. Lev tarafından Orta Paleolitik dönem buluntular elde edildi.

Karatau: Çimkent kuzeyindeki Karatau (Karadağ)’ da Kazak arkeolog Kh. Alpysbaev tarafından Alp Paleolitik döneme ait materyaller bulundu.

Zaraut-Say: Tirmiz’in 96 km. doğusunda Baba Tağ’daki Zaraut-Say’da kaya resimleri bulundu. Burada 200’den fazla resim kırmızı aşı boyası ile yapılmıştır. Sahnelerden birinde deri giyimli insanlar ok ve mızrakla yaban öküzü avlamaktadırlar (13).

Türkmenistan’ın güney-batısı Hazar Gölü güneyinde, Belt, Hotu ve Ali Tepe mağaralarında paleolitik döneme ait (yak. M.Ö. 11000) buluntular elde edilmiştir. Bu Paleolitik Kültürü temsil eden mağaralar ile Türkmenistan’ın kuzey bölgesindeki Balkan Dağlarında bulunan Damdam Çeşme aynı kültüre sahiptir (14).

2- Mezolitik (Ara ya da Orta Taş) Çağ: Arkeologlar paleolitik dönem ile Neolitik dönem arasındaki geçiş evresine “Arataş” ya da “Ortataş” anlamına gelen Mezolitikadını vermişlerdir. Bu dönem Orta Asya’da yaklaşık M.Ö. 10.000 yıllarında başlar. İnsanlık tarihi bakımından önemi; îlk kez insanlar ok ve yayın keşfi, obsidyen ya da çeşitli taşlardan ok ve mızrak uçlarının yapılması dikkati çekmiştir. Bu dönem toplayıcılıktan üretime geçiş safhasının da görülmeye başladığı bir dönem de sayılır. Orta Asya’da bu dönemi temsil eden bir yer hakkında durulmamıştır. Ancak Neolitik yerleşme yerlerinin ilk evrelerinde zaman zaman görülmektedir.

3- Neolitik Dönem (Yenitaş): Türkmenistan’ın birçok yerinde de neolitik merkezler bulundu. Bunların başında Aşkabad’ın 11 km. güney-doğusundaki Anav yerleşmesi gelmektedir. 1904-5 yıllarında Amerikalı R. Pumpelly tarafından kazılara başlandı. Mezolitik, Neolitik ve Tuç Çağları ile ilgili buluntular elde edildi.

Cürgen ovasındaki Yarım Tepe, Turenk Tepe, Kopet Dağ ile Kara Kum çölü arasındaki Zeytun (Jeltun=Dzeheytun) ve çevresindeki Pessecik, Togolok Depe, Çoban Depe, Bami, Novaya ve Nisa neolitik dönemde aynı kültürün çeşitli safhalarını oluştururlar.

Zeytun: Orta Asya’nın erken tarım toplumunu temsil eder. Aşkabad’ın 32 km. kuzey batısında yer almaktadır. B.A. Kuftin tarafından kazılara başlandı ve V.M. Massondevam etti. Çakmaktaşında önemli materyaller bulundu. Hayvancılığın başladığına dair ve ziraatle ilgili buluntular elde edildi. Kuzey batılı îrandaki Jarmo ve güney Mezopotamya’dan El-Ubeyd ile ilişkiler görüldü.

Nemangan-Depe: Bu yerleşme yeri güney-doğu Aşkabad’da Kaakha Tren istasyonu yanındadır. D.D. Bukinich tarafından 1920’de kazılara başlandı. B.A. Litvinsky1949-50 yıllarında, B.A. Kuftin 1952 yılında kazılar yaptı. Nemangan I. den VI. tabaka-ya kadar Eneolitikten tunç çağına kadar materyaller bulundu.

Kara-Depe: Aşkabad’a pek uzak olmayan Artık tren istasyonunda bir tepedir. Güney Türkmenistan prhistoryası ziraat kültürünü temsil eder. B.A. Kuftin 1952 yılında kazılara başladı. Kuftin ölünce kazılara V.M. Masson, I.N. Khlopin ve V.l. Sarianidi de-vam etti. M.Ö. IV. binden III. bine kadar temsil edilen bir kültür tabakası ortaya çıkarıldı (15).

Kuh-i Hazar Mescid dağları doğusunda bulunan Moncukli (Boncuklu) Depe ve Çagilli (Çakıllı) Depe Zeytun kültürüne benzerlik göstermektedir. Zeytun Neolitik kültürünün en geç safhası Çagilli Tepe’nin geç tabakalarında temsil olunmaktadır. Orta Zeytun Kültürü Togolok Tepe radyokarbon analizlerine göre M.Ö. 5370+100, Geç Zeytun için Çagilli Tepe M.Ö. 5086+100 (yak. 5050±110) olarak tespit edilmiştir. Zagroslarda, Çay önü’nde, Çatalhöyük’te de görülen uçları yontulmuş konik kilden yapılmış buluntularelde edilmiştir. Bu dönemde Kopet Dağ üzerinde ticari bir irtibatın olduğu anlaşılmakta-dır.

Çakmaklı ve Anav IA Kültürü: Anav IA kültürü İran etkili bir kültür olması nedeniyle Çakmaklı Depe kültüründen biraz ayrılır. Özellikle konik yapılı kırmızı üstünesiyah desenli kaplarıyla Tahran vadisindeki Karatepe ve Ali çeşmesi kaplarına benzerlikgösterir. Çakmaklı Depe, Moncuklu Depe, Kouşut materyalleri aynı gruba konabilir.Anav IA Erken Zeytun kültüründen ayrılır. Pişmiş kilden yapılmış dokuma ağırlıkları,bakır bizler dikkat çekicidir. Kopet Dağ’da bakır olmadığı için bakır hammaddesi ku-zey-doğu İran’dan gelmiş olmalıdır.

Nemangan I kültürü Siyalk (Silk) II, Hazineh, Hacı Muhammed ve Geç Halaf kül-türü ile çağdaşlık gösterir. Kopet Dağ’ın eteklerinde yaklaşık yiğirmiye yakın yerleşme bulunmaktadır. Nemangan I Yasa Depe, Daşlıca Depe ve Çakıllıca Depe ile benzerlikgösterir. Ayrıca Nemangan I kapları açık bir şekildeAnav IA ve Jeltun kapları ile kültü-rel irtibat gösterir.

Tilkin Depe döneminden geç olan Geç Nemangan I dönemi Karbon 14 ölçüsü ile4632+110, Nemangan II dönemi ise, Anav II. dönemi ile çağdaş olup yaklaşık 4500’debaşlabış olabilir. Silk III ve Ubeyd kültürleri ile çağdaştır. Erken Nemangan II Göksurvadisindeki Yalangaç kültürü ile benzerlik gösterir. Erken Nemangan II kültürü çokrenkli kapları ile dikkati çeker.

Yalangaç ve Mollah Depe’nin tamamına yakını kazılmıştır. Yoğun olarak sığır, koyun, keçi ve çok az miktarda domuz yetiştirildiği bulunan kemiklerden anlaşılmıştır.Önemsiz oranda tilki, geyik, ceylan, at ve yabandomuzu avlandığı tespit edilmiştir.

Eğer, Türkmenistan Mezopotamya ve Doğu Akdeniz (Levant) ile kıyaslanacak olursa bakır yataklarına sahip olunmamasına rağmen onlardan önce Kalkolitik (Bakır-taş) çağına ulaşmıştı (16).

Türkistan’ın başka yerlerinde de Neolitik dönem yerleşmeleri ortaya çıkarıldı. Ancak bu yerleşmeler güney Türkistan’dan farklılık gösterir:

Harezm Kültürleri: Harezm’de bir yerleşme yerine izafeten SP. Tolstov bölgeninneolitik dönemine Kelteminar Kültürü adını vermiştir. Ele geçen buluntulardan bu kültürü oluşturan insanların balıkçı ve avcı olduğu anlaşılmaktadır. Bu halk esasında yerleşik bir halktır. Bu çağda henüz koyun ve sığırı evcilleştiremedikleri anlaşılıyor (17).

Hisar Kültürü: Bu kültür alanı Tacikistan’ın güneyindeki geniş bir bölgeyi temsileder. Bölgede V.A. Ranov kazılar yaptı. Avcılık yaptığı anlaşılan halkın ziraatla da uğraştığı anlaşılmıştır. Bölgenin kuzey-doğu Orta Asya’daki Semireçe’ye kadar uzandığı ortaya çıkarılmıştır.

Kayrakkum Kültürü: Seyhun’un sol sahilinde ve Fergana’nın batısında bir çok yerleşme yeri keşfedildi. Bu kültür 1955-56 yıllarında B.A. Litvinsky, A.P. Okladnikovve V.A. Ranov tarafından tespit edildi. Bölgede oturan insanların çiftçilik, avcılık ve balık avcılığı ile meşgul olduğu ortaya kondu. Hayvancılıkla uğraşan halkın başlıca hayvanları sığır, koyun ve atlardı. Ekin türleri ile ilgili ipuçları bulundu. Tunç tekniğinde bir hayli ileri oldukları anlaşıldı.

Çust Kültür: Fergana vadisinde arkeologlar tarafından ortaya konmuş olup OrtaAsya’nın en iyi bilinen kültürlerindendir. Tunç çağı kültürleri 1930’larda B.A. Latyin ta-rafından çalışıldı. Çust köyündeki Tunç Çağı yerleşmesi ilginçtir. Bu yerleşme E. Voro-nets tarafından keşfedilmiş ve I.V. Sprishevsky tarafından da kazılar yapılmıştır. Diğerbir yerleşme yeri olan Dalverzin’de ise, Y.A. Zadneprosvsky kazılar yaptı. Dalverzin’ingüçlü bir savunma duvarı olduğu açığa çıkarıldı. Yerleşmenin sakinleri çiftçilikle uğraşıyordu. Hayvancılıkla uğraştıkları da öğrenilen bu halkın sığır, koyun, keçi, at, domuzve köpeği evcilleştirdikleri anlaşılmıştır.

Zaman-Baba Kültürü: Kızıl Kum Çölü’nün batı kısmındaki aşağı Zerevşan vadisinde Y.G. Gulyamov tarafından tunç çağı yerleşmeleri keşfedildi. Bulunan yerleşme yerinden dolayı bu kültüre Zaman-Baba kültürü adı verilmiştir. Bu kültür küçük evleri, mezarları ile dikkat çekicidir. Kazıma, boyama ve damga motifli teknikleriyle keramikleri ilginçtir.

Sonuç olarak Neolitik döneminden Tunç Çağı’na kadar Güney Türkmenistan’da kültürler gelişerek kuzey-doğu Orta-Asya’yı etkilemiştir. Fakat bu iki kültür arasındabazı farklar görülmüştür. Bu güney bölgesi ilk Mezopotamya ile Iran kültürleri ile ilişkili görülmektedir. Kuzey-Doğu bölgesi, aşağı Volga’dan Kazakistan’ın doğusuna kadar kuzeyin bozkır etkisindedir. Bu bölgenin Bronz Çağı kültürü “Andronova Kültürü” olarak bilinmektedir (18).

Minusink bölgesindeki Afanasyevo ve güney Sibirya’daki Andronova’da S.V. Ki-selev ve S.S. Çernikov kazılar yapmıştır. Bazı tarihçiler bu kültürleri ile Türk Tarihi arasında irtibat kurmaktadır: Bu görüşlere göre, Minusink bölgesindeki “Afanasyevo Kültürü) (M.Ö. 2500-1770) ve “Andronova Kültürü” (M.Ö. 1700+1200)’nü Proto-Türklerin oluşturduğu ileri sürülmektedir (19).

Andronova Kültürü: Güney Sibirya’daki Andronova kurgunları M.Ö. II. bin kültürlerini temsil eden en önemli merkezlerdendir. Bu kültürü yansıtan kap türleri güneyde Tanrı dağlarına, batıda Don kıyılarına kadar yayılmıştır. Minusinski bölgesinde Andro-nova’da M.Ö. 1700-1200 arasında görülen bu kültür Altaylarda M.Ö. 1200-700 arasındagörülür. Bu kültür Batı Sibirya’da Omsk, Novosibirisk ve Tomsk şehirleri civarında yeralmaktadır. Batı Türkistan’da Afrasiyab ve Semerkand’da bulunan taş figürlerle tanınan Andronova kültürü zaman olarak Anav III. tabakalarına tekabül etmektedir (20).

Karasuk Kültürü: M.Ö. I. binde Altay kültür çevresi Sibirya ve Kazakistan’a naza-ran daha muhafazakar gelişmiştir. Minusinsk’de Karasuk kültürü Andronova’nın yerinialdığı halde Altaylar’da yeni kültür etkilerine rağmen halâ Andronova kültürü kuvvetlidir. Tanrı dağları, Çu vadisi Altay kültürü etkisindedir. Ayrıca Güney Moğolistan ve Ordos bölgesi ile kültürel bağlar kurulmuştur. Irtiş ve Yedisu bölgesi ise Karasuk kültüretkisi altındadır. Karasuk kültürü ile Andornova kültürleri gerek ölü gömme adetleri,gerekse kap desenleri bakımından benzerlik göstermektedir, bir çok küçük buluntu II.bin geleneğini sürdürmektedir. Bu gelenek Orta Asya’da iskit geleneklerini yansıtıyordu. Bu yeni kültür (M.Ö. 1200-700) Güney Rusya ile Çin arasındaki irtibatı sağlayan kavimleri temsil ediyordu. Bu dönemde Orta Asya’ya Iran kültür etkileri artmaya başlamıştır. Anav IV tabakalarında bu durum görülebilir. Bu tabaka komşu kültürleri oldukça etkilemiştir. Merv ve Murgabı bunlardan ikisidir. Orta Asya Kafkasya ile de dikkati çekmektedir. Dönemin önemli eserlerinden biri de Fergana kanalıdır.

Ordos bölgesinde Çin’deki Anyag kültürleri ile Karasuk kültürü etkileşme içine girmiştir. Bu nedenle Çin’de Orta Asya kültürüne benzer Hayvan motifli bir üslûp ortaya çıkmıştır (21).

Çust Kültürü ise, Türkistan’ın doğusunda ve Uzak Doğu’da gelişen Yang Shao Kültürü ile irtibatlıdır. Zaman-Baba kültürü güney-batı kültürünü etkilemiştir. Tunç Çağı sonrası Zaman-Baba ve Anav I kültürü Orta Asya’yı Demir Çağı’na kadar etkilemiştir (22).

D) TÜRKİSTAN’DA TARİHÎ DÖNEMLER:

1) İLKÇAĞ’DA TÜRKİSTAN

a) HUN VE İSKİT BERABERLİĞİ :

Türkistan’ın ilkçağı ile ilgili yazılı kaynak yok gibidir. Ancak Türkistan hakkında komşuları olan Çin, Hint, İran ve Iran kaynaklarından bilgiler öğrenmekteyiz. Türkistan geniş bir coğrafya’yı kapladığı için komşuları birbirinden çoğu zaman habersiz olduğundan Türkistan’da da oturan kavimleri farklı bir şekilde adlandırmıştır. Bu yüzden Türkistan’da oturan insanların neredeyse her dönemde her millet tarafından ayrı zikredildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle tarih çalışmalarında bir çok zorluklar çıkmaktadır. Mesela,Rusya’nın güneyinden Çin’in kuzeyinde bulunan (çoğunlukla Bozkır bölgesinin batısı Batı-Sibirya ve Turgay) iskitler; Asur kaynaklarında “Ashkuzal” Iran ve Hintliler tara-fından da “Saka” ya da “Caka”, Grekler tarafından iskit (Skuthol) olarak adlandırılmıştı.M.Ö. XIII. yüzyılda Orta Asya’nın doğusunda görülen Hunlara ise Çinliler “Hiyong-Nu” ve Hintliler “Huna” ve daha sonraları bu kavme Romalılar “Hunni” demişlerdi. Ayrıca son zamanlarda Hunlar ile Iskitler’in beraberliği bilim adamlarınca kabul edilmeye başlanmıştır (23). 1961 yılında Profesör Akışoğlu Issık Göl yakınında Issık-Kurgan yerleşmesini ortaya çıkarmıştır. Mezarlardan birinde bulunan bir hükümdara ait tacda kurtmotifi işlenmiştir. Bunun yanında eski Türk harfleriyle yazılmış bir gümüş tabakta 26 Türk harfi yer almaktadır. Issık-Kurgan’ın Sakalar (Iskit)’ın başkenti olduğu açıklanmış-tır (24).

Kimmerler ve iskitler konusunda Prof. Dr. M. Taner Tarhan, Kimmer ve Iskitlerin, Orta Asya orijinli “Kurgan Kültürleri”ni temsil eden “Göçebe Atlı Kavimler”in Batı Kolu olduğuna ve bozkır kültür beraberliği görülen bu kavimlerin “Proto-Türkler”in karakteristiğini yansıttığını işaret etmiştir. Ayrıca bu özelliğin Kimmer-Iskitlerden sonra Hunlar, Göktürkler ve Oğuzlar’da devam ettiğini belirtmiştir (25).W. Samolin, M.Ö.IX- VII. yüzyıllarda Trak-Kimmer unsurların ve VII. y.yıldan sonra iskit unsurların Orta Asya’da Çin sınırlarına kadar etkili oluşundan sözederken bu kültürel devamlılığı kabul etmektedir (26).

a) Türkistan’ın Doğu Bölgesi (Hunlar); Çin kaynaklarına göre Türklerin ataları olan Hsiung-nu’lar, Pel-ti (şimali Ti)’lerin ve Ch’ihti(kızıl Ti)’lerin soyundandır. Bu insanlar M.Ö. IX-III. yüzyıllarda, Çinin kuzey ve kuzey batısında yaşıyorlardı. Arkeolojik belgelere göre M.Ö. V-III. yüzyıllar arasında, Ordos bölgesinde, Sarı nehirin güneyindeki bozkırlar atlı olarak savaşan bir kavim tarafından işgal edilmiştir. Bu kavmin Çinliler tarafından “Hsi-Jung” olarak adlandırılan insanlar olduğu düşünülmektedir. (27) W.Eberhard’a göre Chou’lar M.Ö. 1050-249, K. Shiratori’ye göre de M.O. II. yüzyılda Orta Asya’ya giden Wu-sunlar Türktür (28).

Kazılar sonucunda Hunlarm yoğun yerleşme bölgeleri hakkında bilgiler edinmekteyiz: M.Ö. I. Bin boyunca güney Rusya’dan Sarı Irmağa kadar büyük bir uygarlık uzanmaktaydı. Bozkırlar boyunca uzanan bu uygarlık yine bozkırlardaki hayvanlardan esinlenerek yapılmış “Hayvan Heykelcikleri Sanatı Üslubu”nu ortaya çıkardı. Altınlardanyapılan bu sanat eserleri Minusinsk’ten Ordos’a kadar uzandı. Bu eserler mezar hırsızlarının hedefi olmaya başladı. 17. yüzyılda bölgeye gelen Rus definecilerin dikkatim çekti. Kurganlarda altın ve gümüş eserlerin bulunduğunu öğrenmeleri ile mezar soygunlarıartmıştır. Türkistan’da yapılan arkeolojik kazılar sonucu envanterleri yapılan mezarlardan nerdeyse tümü soyulmuş durumdadır. Ancak bu kurgunlardan bir çoğu hemen yapıldıkları devirde soyulmuştur. Örnek olarak: Çin kaynaklarında Liao-Tung’un kuzeyindeki Vu-huan’lar M.Ö. 77-74 yılları arasında Hun Ülkesine girerek keşfetmiş oldukları Hun mezarlarının hepsini yağmalamışlardır (29).

Hun buluntularının çoğu Baykal’dan Hoppel, Şansi ve Şensi sınırına kadar uzanır: Baykal Gölü civarındaki Çita mezarları, bir Hun teginine ait Noyın-Ula mezarı (Dış Moğolistan’da), Ordos bronzlarının çıktığı Luan-pig, Hallong- Oso, Pekin yolu üzerindeki Kalgan’ın güneyindeki Siuan-hu eserleri bazılarıdır (30).

Çin kaynaklarından Hun siyasi birliği ile ilgili bilgiler M.Ö. IV. yüzyılda başlar.M.Ö. 318 yılma ait bir belgeden Çin’de, o sırada birbirleriyle mücadele eden devletle rolduğu öğrenilmektedir. Bu devletlerden Ts’in’in güçlenmesinden endişe duyan diğer beş devlet Hunlar ile antlaşma yapmıştı. Hunlar daha sonra Çin topraklarına akınlarını artırmıştır.

Mao-tun (Mete) babası T’u-man (Teoman)’ı bir sürek avında öldürerek M.Ö. 209 tarihinde Hun Tan-hu’su ilan edilmişti. Bu dönemde İmparatorluk sınırları Mançurya’dan Aral Gölü’ne, batı Sibirya’dan Gobi-Çölü-Tibet hatuna kadar genişledi. Bir Çin mektubundan anlaşıldığına göre Hun yönetiminde 26 kavim bulunmaktaydı (31).

Hunlar M.Ö. III. yüzyılda güçlü duruma gelince Çin’in kuzey batısındaki müttefikleri Yüe-çi’ler batıya doğru göç ederler. Hunların M.Ö. II. yüzyılda zayıflaması sonucu Çinliler Yüe-çi’leri yeniden ülkelerine getirmek ister. Ancak Yüe-çi’ler yeni ülkelerinden son derece memnundu. Yüe-çi’lere Çin İmparatoru tarafından Canğ Çien elçi olarak gönderilmişti. Çanğ Çlen M.Ö. 138 yılında Yüe-çi’leri aramaya koyuldu. Yolda Hunlartarafından esir edildi. Fakat bir süre sonra kaçtı ve Yüe-çi’lere ulaştı. Fakat Yü-çı’ler ye-ni ülkelerini terketmeyeceklerini belirtince Çin’e dönmek zorunda kalmıştır. Çinliler Çanğ Çien’in raporlarından Hunlar ve batıya giden İpek yolları hakkında çok şey öğrendiler (32).

b) ÎRAN VE GREK KAYNAKLARINA GÖRE TÜRKİSTAN’INÎLK DÖNEMİ

iran’ın Zerdüşt dinini kitabı “Avesta” da Turan hakkında bilgiler bulunmaktadır. (Avesta’nın M.Ö. VI. yüzyıllarda yazıldığı sanılmaktadır. 12.000 sığır derisi üzerine yazıldığı düşünülen Avesta M.Ö. III. y. yılda B. iskender tarafından yaktırılmıştır. Ancak M.S. V. y. yılda tekrar kaleme alındığı tahmin edilmektedir.) Kitabın bir çok yerinde Iran-Turan savaşları şeklindedir. Bu da Zerdüştlükteki Tanrı ile Şeytan, iyi ile kötü çekişmesi şeklindeki ikilemden kaynaklandığı anlaşılıyor. Demek ki toplumlarda dost ve düşman genellemesi içinde yer almakta Turan, iran’a düşman bir ülkeydi.

Avesta’nın Yasna 46.12’de Tur olarak geçen kavim bir çok yerde “Tura” olarak geçmiştir. Yasht. 13 (Fravardin Yasht 143) Airya, Sairima, Saini, Tura ve Daha adındaki topluluklardan sözedilmiştir. Bu Tevrat’taki kavimlerin genellemesine yakın görünmektedir. Ham, Sam ve Yasef oğulları, Markwart’a göre Tura kavmi Herodot’ta geçen Massagetlerle aynı halktır (33). Avesta’nın bir çok yerinde Frangrasyon olarak geçen yarı mitolojik kahraman Şeyhname’de Afrasiyab olarak geçmektedir. Afrasıyab yarı mitolojik bir kişidir (Yasht 5.41). Firdevsi’nin şeyhnamesi de Avesta’dan etkilenmiştir. Ortaçağ’da kaleme alınmakla birlikte, Iran halkının bir milli destanını kaleme alan Fırdevsi “Şeyhname”sinde Iran-Turan mücadelesine yer verir (34). Bu destana göre Feridun dünyayı üç oğluna pay eder. Türklerin atası olan “Tur” veya “Turec” Türkistan’ı Çin’e kadar payına alır. Afrasiyab Tur’un torunudur (35).

Kaşgarlı Mahmud sözlüğünde Afrasiyab’ın Saka hükümdarı Alp Er Tunga’nın olduğunu kabul etmektedir. Kaşgarlı’ya göre Afrasiyab’ın ülkesi Hazar’dan Çin’e kadar uzanıyordu. Bunun yanında Afrasiyab Doğu Türkistan’daki Kaşgar, Türkistan’daki Barçuk ve Merv şehrini kurmuştu (36). Sakalar hakkında Iran kaya kitabelerinde ve Grek yazarı Herodot’ta bilgiler bulunmaktadır.

iranlı hükümdarlar Orta Asya’ya yaptıkları seferleri bir çok kaya kitabelerine yazdırmışlardır: Darius’un “kraliçe yazıları” olarak bilinen Behistun kitabesi bunlardan biri dir. M.Ö. 520’de yazdırılan bu kitabede üç grup Saka topluluğundan söz edilmektedir. Bunların oturdukları bölgenin özellikleri ve kiyafetlerine göre adlandırıldıkları sanılıyor. Bu Saka gruplarından “Saka paradraya” (Deniz Kıyısı Sakaları) Aral yakınlarında oturdukları, “Saka tigrakhauda” (Şapkalı Sakalar) Batı Türkistan’da oturdukları ve Saka haumavarga” (Büyük Sakalar) (büyük?): bu sonuncusu Greklerin Amyrgıol olarak adlandırdıkları ve Fergana’dan Doğu Türkistan’a kadar oturanlar olmalıdır (37).

Diğer önemli bir kaynak da Pers kralı Artexerxes’in (M.Ö. 405-359) sarayında doktorluk yapan bir Grek olan Ctesias’ın belgeleridir. Fakat uzun süre onun çalışmaları Herodot’un eserinin kopyası sanılarak üzerinde durulmamıştır. J. Marqua« ve V.V. Bartold Ctesias’ın eserini değerlendirerek “iran’ın eskiçağında anonim bir kahramanlık destanı olduğu ortaya konmuştur. Bartold destanın Bactria-Saka etkisinde olduğunu ispatlamıştır (38).

Türkistan: Herodot’un zamanında Hindistan’ın doğusu hakkında fazla bilgiler yoktu. Nitekim Herodot eserin bir yerinde bunu açıkça ifade eder: “… Asya Hindistan’a kadar oturdukları yerlerdir. Oradan sonra doğuya doğru ıssızdır, kimse belli bir şey söylemez. Asya’nın kuruluşu ve büyüklüğü böyledir” (IV. 40). Ancak Darelus’un öncülüğünde Asya’nın bir çok yerinin Indus nehrinin ve Hint Denizinin keşfedildiğini de belirterek Asya’nın doğu sınırını çizer (IV. 44).

Öyle anlaşılıyorki Persler batıya seferler yaptığı sırada doğu ile ilgili bir çok bilgiler aktardılar. Daha sonra Herodot bu bilgilerden istifade ederek Orta Asya kavimleri hakkında da bilgiler verdi. Perslere vergi veren hükümetleri (III. 92, 93) ve Kserkes’in Çanakkale Boğazını geçen ordusunun (VII. 184-204) sayımında bu kavimlerin adlarını öğrenmekteyiz. Bunlar: Kasplanlar, Baktrianlar, Sakae’ler, Khorasan’lılar, Parıcani’ler,Sagartian’lar, Sarangian’lar, Horezm’liler, Parth’lar vs.dir (III. 92). Herodot bir çok yerde iskitler hakkında bilgi vermektedir. Özellikle Cyrus’un Massegetlerle mücadelesini uzun uzadıya anlatarak bu kavmin gelenekleri hakkında geniş açıklamalarda bulunmuştur (IV. 11). Massagetler bir iskit boyu olup başlarında Tomris adında bir kraliçeleri vardı. Z.V. Togan’a göre Massagetler Peçenek, Kun, Oğuz ve Türkmenlerin atasıdır. Ayrıca Massagetler içinde As ve Alan gibi Aryani unsurlar da bulunmaktaydı (39).Tomris adı ile Ortaçağ’daki Timur benzerliği dikkat çekmektedir. Bildiğimiz gibi Timur”Demir” demektir.

Pers dönemi Türkistan’ı hakkında arkeolojik kazılar da yapılmıştır (M.Ö. VI.-IV.y.y.): Güney Türkmenistan’daki Gevur Kale, Harezm’deki Kaleli-Gir ve Güzeli-Gir başlıcalarıdır. Marakanda (Afrasiyab), Tacikistan’daki Kale-i Miir, Baktriya’daki Bala Hisar, Güney Türkistan‘daki Belh ve Nad-i Ali bunlar arasındadır.

Türkistan’ın kuzey doğusunda Sakalara ait mezarlar ortaya çıkarıldı. Seyhun deltasındaki Tegiskan ve Uygarak mezarları kazıldı. Bunlara benzer Tanrı dağları ve Pamir’de mezarlar açıldı. Aynı zamanda bu eserlerin bütün Saka (iskit) dünyası ile ilişkileri olduğu anlaşıldı (40).

Büyük İskender Dönemi: Büyük iskender’in Persleri mağlup ederek Orta Asya’ya kadar uzanması ile batı kaynakları Türkistan hakkında bilgilerini artırdılar: B. iskender Anadolu, Mısır ve iran’ı fethederek Akdeniz dünyası ile Doğu arasında ticari bir bağlantı kurmak istemişti. Orta-Asya’dan Çin’e ulaşan yolları kontrol altında tutmak için birçok şehir ve garnizon kurdu. Ancak Seyhun (Jaxartes) kenarında Türkmenlerle karşılaşmış ve Türkmenlerin taciz saldırıları ile güneye yönelmek zorunda kalmıştı, iskender’in en doğuda kurduğu şehir bugünkü Hokand’dır. M.Ö. 329-328 yıllarında Hokand ve Marakanda (Semerkant) olmak üzere, Ceyhun (Oxus)’un kuzeyini fethetti (41). iskender’in bu seferi hakkında Arrianus, iskender’in Anabasis’i adlı eserinde bilgiler vermektedir. O’nun Hirkanya, Soğdiya, iskit Ülkesi ve Baktriya’daki mücadelesi ve Oxus (Ceyhun) nehri civarındaki faaliyetlerini anlatmıştır (III. 28, 29, 30). iskender’in Asya seferinde kullandığı yollar daha sonraki dönemlerde büyük önem kazandı, iskender’in topoğraflan geçtikleri yolları ölçüp, haritalarını çıkarmıştı. Bu nedenle iran’dan Hazar geçitlerini aşarak, Belh’e, Seyhun kıyılarına; yine Hazar geçitlerinden Herat’a, Herat’tan Kandahar, Kabil ve Hayber Geçidi ve Indus Havzası ve Hint Denizi’nden Basra Körfezi’ne yollar öğrenildi. B. iskender’in bu Türkistan seferi hakkında zamanında ve sonrasında Roma dönemi bir çok tarihçi ve coğrafyacı sözetmiştir: Plutarkhos’un verdiği bilgilerden batılıların ilk kez petrolü, iskender’in Türkistan seferinde bulduklarını öğreniyoruz: “Prok-sehes adında bir Makedonyalı asker, Oxus (Ceyhun) kıyısında Kral çadırı için çukur kazarken, koyu, yağlı bir sıvı fışkırdı. ilk fışkırmanın arkasından duru, halis zeytinyağı gelmeye başladı. Kokusu da, tadı da tıpkı zeytinyağı gibiydi; parlaklığı, koyuluğu da zeytin yağından farksızdı”. (LVII). Kuşkusuz bu petroldü ancak o sırada durum anlaşılamamış, zeytinyağı gibi düşünülmüştü, iskender Antipatros’a yazdığı mektupta “koruyucu tanrısının en büyük lütuflarından biri” olarak görüyordu (Plutarkhos, gös. yer).

B. İskender’in Türkistan seferi uzun yıllar bölgedeki Türklerin hafızalarında yer etmiştir. Nitekim Kaşgarlı Mahmud kitabında bu sefer hakkında bilgiler verir ve ilk defa Türklere İskender’in Türkmen dediğini öğrenmekteyiz: Zülkarneyn (İskender) ile savaşan Türklerin başında “Şu” adında bir komutanı vardı. Zülkarneyn Semerkand’ı geçmiş mücadele Hokand ırmağı (Seyhun) kıyısında olmuştur (42). Yine Zülkarneyn’in Çiğil adını verdiği Türklerle mücadelesi anlatılır. Zülkarneyn Argu (Türk Boyu) ülkesinde yaptırdığı kaleye bu Çiğil askerlerini yerleştirmiştir (43).

Pers ve B. iskender dönemi Türkistan’ın coğrafi durumu şu şekildeydi: Hirkanya;Hazar Denizi (Kaspian) güney-doğusu, Harezmya; Hazar ve Aral Gölü arası, Massaget Ülkesi; Aral Gölü (Oxiana) güneyi Ceyhun (Oxus) ve Seyhun (Araxes) arası, Margiyana; şimdiki Aşkabad ve Merv çevresi, Baktriya: Ceyhun nehrini yukarı havzası, Saka Ülkesi Ceyhun ve Seyhun nehirlerinin yukarı havzasının doğu kısmı, Sogdiyana: Sala Ülkesi ile Baktriya arasında yer almaktaydı, (Bkz. Hrt. 1,2).

iskender ölünce (M.Ö. 323) Orta Asya’nın yaklaşık 10 yıl diadoklar tarafından yönetildiğini öğrenmekteyiz. Bu dönemden sonra M.Ö.III. yüzyılın ortalarına kadar Selev-koslar ülkeyi yönetti. Bu dönemde iran’ın doğusunda Partlar bağımsızlığını ilan etti. Partya’nın doğusunda bulunan Baktriya’da bağımsızlığını ilan etti (M.Ö. 246) ve Baktriya krallığı M.Ö. 130 yılına kadar varlığını sürdürdü. Batıda kurulan Partiya daha uzun ömürlü olmuş güney: batı Türkistan’da hakimiyetlerini M.S. III. y.yıla kadar sürdürmüşlerdir. M.Ö. 329-M.Ö. 130 yılları Türkistan’da Grek kültürünün etkin olduğu bir dönemdir (44). Bu dönem Orta Asya’nın batıdaki antik coğrafyacıların anlayışının sergilemesi bakımından Ptolemaios’un haritası güzel bir örnek teşkil etmektedir. (Bkz. Hrt. 3).

Greko-Baktriya dönemi bölgedeki yerleşme yerleri kazılarla tespit edilmiştir: Tirmiz, Key Kubad-Şah 1949, Kukhu Kale 153-54, Hayrabad Tepe, Dalverzi Tepe, Güney Türkistan Ceyhun Kıyısında Ay Hanım bazı merkezlerdir (45).

SONUÇ

Tarihöncesi ve tarihin ilk dönemlerinden itibaren Türkistan’da ortak bir kültürün varlığı anlaşılıyor, iskitler (Saka, Massaget) ve Hunlann yakınlığı, Avesta’daki Tur yada Tura kavmi ile Şeyhname’deki Tur ya da Turan kavmi devamlılığı, B. iskender’in bölgedeki Türklere verdiği Türkmen ve Çiğil adları dikkat çekici unsurlardır. Anladığımıza göre, Orta Asya’daki Türkler ya da Proto-Türkler çok geniş bir alana yayıldıkları için her komşu millet onlara kendilerince bir ad vermiştir. Bu ayrı adlar da zamanla tarihçiler tarafından ayrı milletler gibi ele alınmıştır. Günümüzde de Türkistan’da yaşayanTürk Devletleri buna benzer bir görüşle ayrı milletler gibi uzun süre anılmışlardır (Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız… vs.).

Yrd. Doç. Dr. Hasan BAHAR / S.U. Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

———————————————

1) Olaf CAROE, Sovyet imparatorluğu, Sömürülen Topraklar, C.I, Çev. Serhan Yüksel, Tercüman 1001 Te- mel Eser No: 66. s. 61.
2) CAROE, a.g.e., C.I. s. 62 vd.; Zeki Velidi TOGAN, Bugünkü Türküi Türkistan ve Yakın Tarihi, İstanbul 1981, s. 2 vd.; 2) Rene CAGNAT- Michel JAN, imparatorluklar Beşiği, SSCB, Çin ve islâm’ın arasmdaOrta Asya’nın Yazgısı, çev., E. Akbulut- T.A. Şensuay, istanbul, 1992, s. 12; A.BELENITSKY, CentralAsia, İngilizceye Çev., J. Hogarth, Genevo, 1968, s. 15.
3) Gülçin ÇANDARLIOĞLU, Türk Destan Kahramanları, istanbul 1977, s. 217-226.
4) Baymirza HAYİT, Türkistan, Rusya ile Çin arasında, istanbul (?), s. XI-XIJJ.
5) CAGNAT-JAN, gös. yer. 233
6) Nadir DEVLET, Başlangıcından Günümüze islam Tarihi, Ek Cilt, İstanbul, 1993, s. 412.
7) DEVLET, a.g.e., S. 418; Togan, a.g.e., s. 1-24.
8) DEVLET, a.g.e., s. 421-425.
9) L.LIGETI, Bilinmeyen Iç-Asya, Çev. Sadrettin KARAT AY, 19862, s. 13 vd. 234
10) Nejat DİYARBEKİRLİ, “Kazakistan’da Bulunan Eşik Kurganı”, Cumhuriyetin 50. yılma Armağan, İstan-bul 1972, s. 102.
11) M. Taner TARHAN, Eskiçağ’da KimmerlerProblemi, İstanbul 1972, s. 7-9 (Doktora Tezi- Basımda).
12) BELENITSKY, a.g.e., s. 15-20; A. Kadir İNAN, “Sovyet Rusya Devlet Ermitaj Müzesi Şark Kültür veSan’at Tarihi Bölümünün Mesaileri, “BELLETEN, VIII/31, s. 471-474. 235
13) BELENITSKY, a.g.e., s. 23-25.
14) James MELLAART, The Neolitik of The Near East, London, 1975, s. 208.
15) BELENITSKY, a.g.e., s. 208-226. 236
16)MELLAART, a.g.e., s. 208-226..
17) BELENTTSKY, a.g.e., s. 45; Bahaeddin ÖGEL, îslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 19842, s.15. 237 F: 16
18) BELENITSKY, a.g.e., s. 35-50.
19) ibrahim KAFESOĞLU, Türk Müli Kültürü, istanbul, 19832, s. 48.
20) ÖGEL, a.g.e., s. 24-28 238
21) OGEL, a.g.e., s. 29-30.
22) BELENITSKY, a.g.e., s. 5.0.
23) Rene GROUSSET, Bozkır İmparatorluğu, istanbul 1980, s. 24-41; A. Nimet Kurat, “Doğu Avrupa TürkKavimleri”, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara 19922, s. 176.
24) Baymirza HA YİT, “Modern Türkistan Tarihi Araştırmalarının Bugünkü Meseleleri”, Doğu Türkistan’ınSesi, Sayı: 21, C. 6,1989, s. 18. Hunlann yoğun olarak yerleştiği bu bölgede İskit eserlerinin bulunmasıdikkat çekicidir. O halde Hunlar ile iskitler arasında büyük bir farklılık yoktur.
25) TARHAN, a.g.e., s. 230.
26) William SAMOLİN, “Proto-Türkler ve Çin”, Türk Kültürü El-Kitabı, C. II, Kıs. la. MEB. istanbul 1972,s. 23. 239
27) SAMOLIN, a.g.e., s. 21.
28) W. EBERHARD, Çin Tarihi, Ankara 1947, s. 33.
29) DİYARBEKtRLİ, gös. yer.
30) GROUSSET, a.g.e., s. 43+44.
31) I. KAFESOĞLU, “Asya Türk Devletleri”, TDEK, C.I, Ankara 1992, s. 111-113.
32) LIGETI, a.g.e., s. 50-60. 240
33) R.N. FRYE, The Heritage of Persia, London, 1966, s. 62.; J. Markwart, Wehrot und Arang, Leiden, 1938,s. 8.
34) Baykan SEZER, Asya Tarihinde Su Boyu Ovalan ve Bozkır Uygarları, İstanbul 979, s. 118-168.
35) Osman TURAN, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, İstanbul, 19803, s. 71-72.
36) Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügat-i Türk, çev. Besim ATALAY, C.I. Ankara 1985, s.343-381, 466.
37) FRYE, a.g.e., s. 66.
38) BELENITSKY, a.g.e.. s. 52. 241
39) TOGAN, a.g.e., s. 73.
40) BELENITSKY, a.g.e., s. 54-57.
41) W.W. TARN, ” Alexander; The Conquest of The Far-East”, CAH, VI. Chp. XIII, Cambridge, 1975,391-400. 242
42) K.M. a.g.e., C.m, s. 415. 43)
43) K.M. a.g.e., CI, s. 393-394. 44)
44) FRYE, a.g.e., s. 173-195. 45)
45) BELENITSKY, a.g.e., s. 58-75

2 Yanıt

  1. Sabredin ey milleti Ibrahimin mübarek evlatlari sabredin.
    Allahin bu mübarek mümtaz millet ile hesabi ve bu milletin Allah icin hizmeti bitmedi biraz daha sabir.
    Allah nediyor…??
    Ben sabreden kullarimla beraberim…!
    Kolaymi büyük olmak büyük kalmak kolaymi Allahin muradini üzerinden yürütdügü mübarek mümtaz bir millet olmak.?
    Allah yar ve yardimcimiz olsun gecmisde oldugu ve elan oldugu kiyamete kadarda olacagi gibi.
    Kim ki Türkün gönlüne dokuna dokunur , sinesi Allah okuna.
    Iman dolu kalblere bu vadin yerine gelecegi tesellisi yeter kalin Türk gibi vakur ve dik.
    Gercek Erlerin demine HUUU.

  2. Hocam Allah kaleminize güç versin,elinize sağlık.
    Herkesin okumasını isterim.Teşekkürler.
    ( YESEVİ DERGİSİ)
    İsmetullah YESEVİ

Yorum bırakın