Neden General Dostum Hedef Olmakta?


 Fazıl Ahmed BURGETAfganistan’ın Etnik Temele Dayalı Siyasi Tribününde General Dostum’un Önemi

Komünist rejminin yıkılmasından Taliban yönetimine karşı müdale ve Karzai yönetiminin ilk devresindeki Anayasa kurultayı (Loya Cirga)’ında Farsça ve Peştunca’nın yanında Özbek ve Türkmen Türkçe’lerinin kendi bölgelerinde üçüncü derecede resmi diller sırasına girmesine kadar dikkate değer gelişmelerin altında General Dostum’un imzasını görmek mümkündür.

Bu bağlamda General Dostum, açık bir şekilde Afganistan’daki Özbek ve Türkmen Türklerinin doğal hakları için mücadele veren bir lider pozisyonda olduğunu her halükarda hissettirmiştir. Bu nedenle General Dostum özellikle Afganistan Türkleri arasında ayrı bir yer edinmiştir. Bu da Afganistan siyasi platformundaki rakiplerinin, en önemli bir güç (son iki yılın birinci siyasi gücü) olarak dikkatini çekmiştir. Zaten son dönemlerde merkezi hükümet ile diğer siyasi aktörlerin ilişkileri pek olumlu bir seyirde olmadığı görülmektedir.

Afganistan’da Taliban rejiminin yıkılmasının ardından Karzai başkanlığındaki merkezi yönetim, özellikle 2004’teki devletbaşkanlığı seçimlerinden sonra, ulusal ve uluslararası kuruluşlar aracılığı ile direk ya da dolaylı bir şekilde eski mücahit gruplara karşı bir takım baskıcı politika uygulayarak onları ülkedeki siyasi platformda zayıflatmaya çalışmıştır.Örneğin; Tacikleri temsil eden ve liderliğinin Burhaneddin Rabbani’nin yaptığı Cemiyet-i İslami Partisini bir çok gruba bölündüğü ve Ahmetşah Mesut taraftarlarının da gruplara ayrıldığı görülmektedir.

Bu çerçevede, Muhammed Qasim Fahim, tamamen evinde oturarak siyasi sahneden çıkarken, Yunus  Kanuni ise, Özbek ve Türkmennlerin de oyu ile Meclis Başkanlığına seçildikten sonra bir çok konuda bağımsız kararlar alarak,  Taciklerin liderliğine soyunmuştur. Diğer taraftan Ahmed Şah Mesud’un kardeşi Ahmed Zaiya Mesud ise, başlangıçta Karzai hükümetinden yana tavırları ile Tacikler arasında kendi rolünü kaybetmiş ve daha sonra kendisinin de içinde bulunduğu Karzai kabinesine yönelik ağır eleştiriler yönelterek bir siyasi ikilem içine girmiştir. Ziya Mesud bu tavırları ile Tacikler içinde taraftar toplayarak liderlik havsına girmekte ve ancak Kanuni ve Fahim taraftarları ise buna pek fazla güvenmemektadir.

Cemiyet grubu içinde olan bir başka önemli aktör de kuşkusuz Dr. Abdullah idi. Dr. Abdulla Dışişleri Bakanı olduğu sıralarda, dünyadaki en önemli elçiliklere Taciklerin Pencişiri fraksiyonundan bazı kişileri görevlendirerek Pencşiriler arasında önemli bir konumu sahiplenmişti. Bu nedenle merkezi hükümet ile arası kısmen soğumuştu. Bir süre sonra Karzai tarafından, Pakistan ve Afganistan arasındaki barış kurulu (Cirga-yi Emn) başkanlığına getirilerek merkezi yönetim ile aralarındaki soğukluk giderilmeye başlanmıştır. Bu arada, Dr. Abdullah’ın aslında Kandahar’lı bir Peştun olduğu ortaya çıkınca, Cemiyet grubu arasındaki rolünü tamamen kaybetmiştir. Öte yandan Abdullah, son günlerde daha çok merkezi hükümetten yana bir siyasi tercih içindeydir. Bu da onun Tacikler arasındaki potansiyelini azaltmıştır.

Diğer taraftan, Afganistan’daki Hazaralar’ın da son gelişmler bağlamında bir çok gruba ayrıldığını görmek mümkün.

Hazaralar’ın en önemli liderlerinden sayılan Kerim Halili, 2004’teki devletbaşkanlığı seçimlerde Karzai ile birleşerek başkanyardımcılığına getirilmiş ve bu sebepten Hazaralar arasındaki rolünü kısmen yitirmiştir. Buna karşılık Muhammed Muhakkik Hazaraların en önemli lideri konumuna gelmiştir. Bu arada, geçen sene Bağlanda öldürülen millet vekili Mustafa Kazimi liderliğindeki Hib-i İktidar-i Milli (Ulusal İktidar Partisi) de Hazaralar arasında dikkate diğer bir taraftar kitlesine sahiptir. Öte yandan, Hazaralar’ın gençleri arasında yeni yeni gelişmeye başlayan seküler düşünceler de, özellikle üniversite gençleri arasında önemli bir taraftar kitlesine sahip olmaya başlamıştır. Mevcüt gelişmelere bakacak olursak, orta vadede, özellikle Hazaralar arasında şartlar, onların düşüncelerinin gelişmesine müsait olduğu görülmektedir.

İdeolojik olarak da Hazaraları dört ana gruba ayrıldığını görmek mümkün. Bunlardan biri, kendilerinin Moğol kökenli olduklarını kabul ederlerken, Mezhep olarak şiiliği ön plana çıkarmakta ve İran ile ilişkileri geliştirmekten yanadırlar. Bunlar daha çok sabit fikirli bir takım yaşlılardır, ki yavaş yavaş Hazaralar arasında nüfüsü zayıflamaya başlamıştır.

İkinci grup da, kendilerini Ari ırkına mensup olduklarını iddia ederek hem mezhep bakımından hem de soy bakımından kendilerini daha çok İran’a yakın görmektedirler. Bunların da Hazaralar arasındaki nüfüsleri oldukça zayıf görülmektedir. Bu düşünce daha çok İran’a gidip yaşayan kitle tarafından yayılmaya başlamıştır.

Üçüncü grup ise mezhep konusunu bir kenara atıp soy olarak Türk – Moğol karışımı olduklarını kabul ederler. Siyasi tercih olarak daha çok Taliban tarafından öldüreülen liderleri Abdulali Mezari çizgisinde olduklarını iddia ederler. Bunlar mevcüt gelişmeler çerçevesinde İran’dan uzak durmaktan yana olduklarını göstermeye çalışırlar.

Dördüncü grubu oluşturanlar ise, Abdulali Mezari’nin ”bir dakikalık gaflet, yüz yıllık mahkümiyet” söylemi esasına birleşmektedirler. Partiler ve gruplar üstü bir fikir içindedirler. Bunlar arasında çoğu zaman bir din alimi ile seküler bir genci bir arada görmek mümkün. Afganistan siyasi sahnesinde özellikle Özbekler ile birleşerek bir siyasi güç oluşturma isteği içindedirler. Ülke genelinde büyük bir taraftar kütlesine sahiptirler.

Genel görünüşü itibarı ile Hazaralar parçalanmış bir durumda olsalar da, etnik çıkarları doğrultusunda birleşebilirler. Ancak, siyasal ve ideolojik bölünmüşlüğün her zaman kırılgan bir tarafının olduğunu da unutmamak lazımdır. Nitekim, Behsud hadisesi olarak bilinnen Peştun göçmenler ile Hazaralar arasında bu yaz çıkan çatışmada Hazaraların zayıf noktaları açığa çıkmış bulunuyor. Peştun göçmenler devlet tarafından açık bir şekilde desteklenirken Hazaralar tek başına bırakılmıştır. Bu nedenle Merkezi hükümet gelecekte de Hazaralara karşı daha cesur karar alabilir. Bu nedenle Hazaraları ciddi bir tehdit olarak görmeyebilir.

Bu arada söylemekte fayda olan bir başka husus da: Afganistan’da merkezi yönetime karşı siyasi alanda mücadele etmek üzere, içinde General Dostum’un da bulunduğu bir çok gruptan oluşan Milli Cephe oluşturulmuştu. Ancak söz konusu cephe Devletbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşması üzerine Adaylık için kendi arasında bir bölünmüşlük göstermektedir. Bir taraftan Cephe başkanı Rabbani, aday olmak için kolları sıvarken, diğer taraftan da Kanuni’nin de aday olabilme ihtimali kolislerde konuşulmaktadır. Diğer taraftan Ahmed Ziya Mesud ve Mustafa Zahir’in (eski kralın torunu) de adaylıkları söz konusudur. Burada sadece cephe içerisinde değil, aynı zamanda Afganistan’daki siyasi dinamikler bağlamında tek belirleyici gücün General Abdurraşid Dostum olduğunu söylemek mümkün.

Bu noktada Özbek ve Türkmen gruplara gelecek olursak, General Abdurraşid Dostum’u bu gruplar arasında tek birleştirici bir güç olduğunu söylemek mümkün. 2004 devletbaşkanlığı seçimlerinde, dönemin ABD Büyükelçisi olan Zalmay Halilzad aracılığı ile General Dostum’a Karzai’yi desteklemesi için baskı yapılmaya çalışıldığı bilinmektedir. Ancak, General Dostum, bir takım halk temsilcileri ve din alimlerinin istekleri ile adaylığını açıklamış ve ABD’nin baskılarına rağmen Karzai’yi desteklememiştir. Bunun üzerine Karzai, bazı Özbeklere bakanlık veya diğer görevlere getireceğini söz vererek kendi yanına çekmişti. Söz konusu kişileri Karzaiş’nin seçim kampanyası için kuzey bölgelere gittiğinde halkın büyük bir tepkisi ile karşılandığı ve hatta bazılarına halkın saldırdığı (Şu anki Hac ve diyanet bakanı Şahrani’ye karşı saldırı yapılmıştı ve Yüksek öğretim bakanı Azam Dadfar da Mezar-i Şerif’ten kaçarak canını kurtarmıştı) bilinmektedir.

Karzai Devlet başkanlığına geldikten sonra, söz konusu Özbeklerin bazılarını, ülkedeki etnik dengeyi sağlamak amacı ile bakanlık ve diğer bazı görevlere getirmiş ve ancak bazılarını ise seçim kampanyasında kendisine oy getiremediği gerekçesi ile dışlamıştır. Öte yandan bu dönemlerden sonra Karzai yönetimi, ülkedeki siyasi rakiplerinin halk arasındaki rolünü azaltmak üzere kolları sıvamıştır. Bu doğrultuda, ilk olarak Qasim Fahim’i görevden alarak Taciklere karşı gizli bir operasyon ile onları gruplara ayrırmayı başarmıştır. İkinci hedef olarak General Dostum seçilmiştir. Bu doğrultuda, Afganistan’ın kuzeydoğu bölgelerindeki dört ilden oluşan Katagan bölgesinin milletvekilleri ile bazı aydınlarını davet ederek onllara bir çok sözler vermiş, onlardan bir Katadan Şurası kurmalarını ve tüm sorunlarını da bu şura aracışığı ile kendisine iletilmeisini istemiştir. (Karzai’nini yanına giden vekiller ve aydınlar arasında bizzat bulunmaktaydım) Ancak bu durum halka yansıyınca büyük tepkilere sebep olmuştur. Hatta bazı bölgelerdeki halk kendi vekillerini uyardığı bilinmektedir. Çünkü, bu hareketler Özbekleri parçalayarak General Dostum’un güçsüzleştirme operasyonundan başka birşey değildi. Bu yüzden Devletbaşkanı Karzai’nin bu planı başarılı olmamıştır. Aynı zamanda, Faryab bölgesinde de bazı mahalli komutanları General Dostum’a karşı desteklemiş, ancak başartılı olamamıştır.

Karzai, bir başka yolu denemiştir. Hikmetyar liderliğindeki Hizb-i İslami mensubu olup Bağlan Valisi olarak görev yapan Cumahan Hamdard isimli bir kişiyi (Bağlan halkı tarafından başarısızlık ve sahtekarlıkla suçlanarak kovulmuştu)  Cuzcan valiliğne atamıştır. Amaç, çıkabilecek bir olayı Genral Dostum ile ilişkilendirerek onu devlet karşıtı göstermekti. Söz konusu vali kısa bir süre sonra, kendisine karşı gösteri yapan halkı kurşuna dizmişti. Bu konuda da General Dostum’u suçlamaya çalışınca, Kabil dahil bir çok bölgede Cumahan Hamdard’a karşı ve General Dostum’dan yana gösteriler yapılmaya başlanmıştır. Karzai yönetimi burda da suçu General Dostu üzerine atamamıştır. Sadece Cumahan Hamdard’ı başka bir ilin valiliği ve Devlet Başkanı Danışmanı olarak mükafatlandırmakla yetinmiştir.

Bu dönemlerden sonra artık General Dostum Karzai hükümetinin tek hedefi haline gelmiştir. Ancak Dostum’un arkasındaki büyük halk kitlesi Dostum’un önünde büyük bir siper oluşturmaktadır. Nihayetinde, daha önce uyuşturucu kaçakçılığından uzun bir süre Amerika’da hapiste yatan Akbarbay isimli birini tehrik ederek kişisel bir dava ile General Dostum’u köşeye sıkıştırmak istemiştir. Bu durumda da Karzai, sadece Özbek ve Türkmenlerin değil, nerde ise tüm etnik grupların tepkisi ile karşı karşıya kalmış ve kabine arasında fikir ayrılıkları yaşanmaya başlanmıştır. Artık kendisi köşeye sıkışmış olan Karzai, yaklaşmakta olan Devletbaşkanlığı seçimleri için, hem halkı kendisinden uzaklaştırmak, hem de siyasi tribünde belirleyici rol oynayan General Dostum’u kolaylıkla bırakmak istememiştir. Bu yüzden General Dostum’dan seçimlerde kendisini destekleme sözü almak istemiştir. Dolaysı ile General Dostum’un güvenini kazanmaya çalışmış, General Dostum’a karşı olan yüksek savcı görevden almış ve ardından da içişleribakanını da başka bir bakanlığa atamıştı. Ancak bakan göreve başlamadan uzaklaşmıştır. Tüm bunlara rağmen General Dostum, Karzai’nin taleplerine, devletbaşkanlığı seçimlerinde kimi desteklememiz gerektiği konusundaki kararı ben değil, halkım verecek cevabını verince, Karzai’nin tüm hayalları yine suya düşmüştür. Bu nedenle, Karzai bu sefer uluslararası baskıları denemek istemektedir.

Genral Dostum’un Türkiye’nin daveti üzerine o ülkeye gitmesi ile birlikte Karzai’nin de Türkiye’ye gitmesi (Karzai’nini Türkiye ziyareti Afganistan basınına yansımadı, bir gün ya da iki gün ara ile gittiği bilinmektedir), açık bir şekilde Türkiye ile Afgannistan arasında General Dostum konusunda bir uzlaşmanın olduğunu göstermektedir. Belki de, Karzai yönetiminin isteği ile Amerika’nın Türkiye’ye baskısı da söz konusu olabilir. Her halükarda açık bir şekilde Afganistan Özbeklerini parçalamaya yönelik ve bunlara karşı gizli bir harekat olduğu görülmektedir.

General Dostum’un Türkiye ziyareti ile, Dostum’u Afganistan’a dönmeyeceği haberlerinin yayılması ve bu haberlerin General Dostum tarafından yalanlanmasına rağmen, Said Nurullah’ın başlamış olduğu gizli görüşmeler, yeni bir senaryonun ilk görüntüleri olarak değerlendirilebilir.

Herkesin bildiği gibi Said Nurullah, parti içerisinde pek beğenilen bir kişilik değildir. Bunun parti başkanlığına seçilmmesinde General Dostum’un rolü vardı. Nitekim Said Nurullah’a karşı aday olan El Murad Ergun, uzun zamandan beri partiden uzaklaşmasına rağmen üçüncü kongreden 110 oy almasını, Said Nurullah’a tepki olu olarak görmek mümkün. Ancak General Dosatum’un tavsiyeleri üzerine partinin kilit isimleri Said Nurullah için öalışmış ve böylece Nurullah başkanlığa seçilmiştir. Şimdi ise Said Nurullah Parti üyeleri pek fazla bir yer edinemediği için, başlangıçta Karzai’nin seçim kampanyasında çalışıp, oy getiremediği gerekçesi ile daha sonra dışlanan bir grup ile daha sık görüşerek onlardan yardım istemektedir. Bu da Said Nurullah’ın halk arasından dışlanabileceği anlamını taşımaktadır.

Açık söylemek gerekirse, General Dostum, sadece Afganistan Özbeklerinin değil, aynı zamanda Kızıl-başlardan Aymaklara ve Kırgızlardan Türkmenlere kadar tek birleştirici bir unsur olarak görülmektedir. Bu nedenle ülkedeki siyasi dinamiklerde belirleyici bir rolü bulunmaktadır. Bu rolü Afgnistan’da başka birine üstlemek isteyenler nüyük bir siyasi hata yapabilir.

Fazıl Ahmet Burget

5 Yanıt

  1. Bu makalede Hazaralar 4’e bolunmus acıklanmsıs. Ama sn. yazar bilmeli ki cikarlar her zaman Turkleri Mogol, Turk, Tatar, Ozbek, Aymak, Hazara, Turkmen olarak ayirmis. Zarari kim gorur. Tabii ki Turk ailesi.

  2. muhterem faszılahmet çalışmalarınızı mümkünmertebe takip etmeye çalışıyorum türkiyeden. elinize sağlık çok güzel olmuş yazınız. hazaralar arasında meydana gelmeye başlanan olumlu siyasal değişimler afganistan’IN İLERİKİ SİYASİ HAYATINDA TÜRKLERİ VE KARDEŞLERİ OLAN HAZARALARI DAHA GÜÇLÜ HALE GETİRECEKTİR. BÖLELİK KAVRAMININ TESADÜF OLMADIĞI ANLAŞILACAKTIR. ÇALIŞMALARINIZDA BAŞARILAR. MİR’İN KARDEŞİ NURETTİN

  3. hazaralar veya hazaralık bir millet değil bir mezheptir o mezhebe merbut farklı milletler bulunmaktadır.bunu çehrelerine dikkatlice bakıldığında rahatlıkla anlaşılabilir.dostumun hedefolması ise onun izlediği yol yani karekteridir.cümübşün kurulduğu günlerdeki gücünü bütün yönleriyle bugünkü durumunu kıyaslayın apaçık ortada.dostumun vefat etmiş eski komtanlarla ve enson olarak geçtiğimiz yıllarda fayzullah zekki ile alim sahi ile ismail münşi ile ve ekber bay ile olan sorunları ve neticeleri yinede apaçık ortadadır, yani bir liderlik sıfatıyla bağdştırabiliyormusunuz samimi duygulara havale

  4. Yazarın geniş ufuklu yazısına teşekkür ediyoruz.Afganistandaki dost ve kardeşlerimizin en azından siyaseten birliklerini sağlamaları gerekmektedir.Özellikle Dostum Paşa etrafında kenetlenmek şimdiki çıkarımız içindir.Fakat Türkiyenin de Amerikanın direktifleriyle Karzaiyi desteklemeye mecbur bırakma politikalarından vazgeçmesi gerekir.Bu durum sadece Dostumun gücünü azaltır.Ne yani kırk yıl düşmanlık yap seçim için bir gün dost ol.Sonra tekrar bozuş.Böyle bir şey kabul edilemez.Nitelikten hareketle niceliğimizi artırmamız lazım.Hazara kardeşlerimizle her ne olursa olsun diyalog halinde olmalıyız.Biz onları bizden görüyorsak onlar da çıkarlarını iyi analiz etmeliler.Özellikle Türkmenler Dostum Paşa ile daha fazla birlikte olmalı ve dış güçlerin oyununa gelmemelidir.Çünkü Özbek ve Türkmen sadece kardeş oldukları için farklı isimdedir.Yoksa Türk kimliği bir şemsiyedir.Onları yağmurdan da ,güneşin kanserli ışınlarından da korur.Bir de lider pozisyonunda olanların halkına göre çok daha kaliteli olması gerekir.Dostum Paşa etrafındaki dalkavukları kalabalıktan göremiyor.Mesela çok iyi tanıdığım bir ilçe temsilcisi öyle şeyler söylüyor ki tam bir hain,hatta casus gibi.Adam bana bir saat Türkmen ve Özbekleri kötüledi ve iğrenç şeyler söyledi.Ama sorarsan Dostum taraftarıyım diyor.Bu yalancıların acele temizlenmesi gerekir.Adamların evlerinde ve işyerlerinde Karzainin boy boy resimleri var,mahrem yerlerde bile.Özellkile Türkiye ile ilişkilerde ön plana çıkarılanlara çok dikkat edilmeli.Türkiyeye burslu gelen öğrencilerin seçim metodlarına çok dikkat edilmeli.Eğer araştırılırsa bu konularda bile çok dolaplar dönüyor.Tabi ki ülkemize gelecek öğrenci seçiminde Türkçe bilen ve Türk olanlara ağırlık vermemiz çıkarımıza olacaktır.
    Bir konu daha ki çok önemli.Oradaki soydaşlarımız hakikaten bizi çok iyi karşılıyorlar ama biz asla layık olamıyoruz.İnanıyorum ki özümüz onlarda gizli ve öğreneceğimiz çok şey var.Keşke oralara gidilse ve durum yerinde görülse.Oradaki samimiyet ve dostluğu görünce kendi insanlığımı kaybettiğimi gördüm desem yeridir.Fakat görünen o ki hınzırlar bu duruma da duyarsız değil ve fitnesini sokmuş ha bire karıştırıyor.Hilafınız olsun ama tefrikaya dönüşmesin.Parmak olmayıp yumruk olursak kimse bizi sömüremez.Kuru ekmek yiyen çocuklarımızı orada gördükten sonra Türkiyede artık ekmek boğazımdan geçmiyor.Ama selam selam demelerini de hiç unutamıyorum.Keşke yolum bir kez daha düşse.Hatta orada ömür boyu yaşamaya bile razıyım.Çünkü ben dinimi de kültürümü de orada ve katıksız buldum.Sarı pul Teber köyünün dünyanın en lezizs üzümlerini ikram edişleri hala gözlerimi yaşartıyor.Bu asla bir ırkçılık değil.Bu ancak bir kan bağı soybağı ve kimse inkar etmesin.Selam olsun Türkistana…

  5. Amerika Sovyetler Birliğini çökertip bugünkü Türk Devletlerinin bağımsızlığını kazanmasından çok büyük fayda gördü bu yüzden bunu Çin’e,İran’a,Türkiye’ye de yapmak istiyorlar.Eğer bugün bu Türk Devletleri Rusya’nın hakimiyeti altında olsaydı Rusya oradaki madenlerle süpergüç olurdu ve dünyada enerji konusunda tek söz sahibi konumuna yükselirdi.Bu yüzden Bill Clinton ’21. Yüzyıl Türklerin yüzyılı olacaktır’ demiştir.Bu sözü Türkleri sevdiği için söylemedi elbet.Amerika kendine düşman olarak gördüğü bütün devletleri bölmek için düğmeye bastı ve bu bölünmelerden yeni Türk devletleri ortaya çıkıcak.Çin’i bölebilirse Doğu Türkistan,İran’ı bölebilirse Güney Azerbaycan,Afganistan’ı bölerse Güney Türkistan ve benzeri devletler ortaya çıkıcak.Türkiye’yi de bölebirlirse Kürdistan çıkıcak.Biz bu durumda akıllı politikalar uygulayıp Türkiye’yi bölünmekten kurtarmalı diğer bölünmelerden çıkıcak Türk devletlerine de sahip çıkmaya hazır olmalıyız.
    Tabi bu bölme politikaları 3. dünya savaşına neden olabilir çünkü Çin ve İran bu planları çok önceden fark edip askeri ve ekonomik yönden güçlendiler.

Yorum bırakın