Afganistan’daki Türk Soylu Halkların Birlikte Hareket Etme Zorunluğu


Aktör ülke olma ideali taşıyan dünya devletlerinin neredeyse tamamı “Afganistan” ile ilgili planlarını, ortaya çıkan her fırsatta hayata geçirmeye çalışmışlardır. Bu ülkelerin aslında kendi aralarında mevcut rekabetleri bir şekilde Afganistan coğrafyasında hayat bulmuş, menfaatler ülkeleri kimi zaman birlikte hareket etmeye, kimi zaman da kıyasıya karşılıklı mücadeleye sevk etmiştir. Bu yönüyle Afganistan adeta ekonomik, ideolojik ve askeri denemelerin yapıldığı bir “laboratuar” halini almıştır.

Dinlerin, ideolojilerin, etnik özelliklerin vs. bölgeye has tüm unsurların/hassasiyetlerin birer enstrüman olarak düşünüldüğü ve bu doğrultuda kullanılmaya çalışıldığı Afganistan coğrafyası, bu zorlu mücadelelerin yapıldığı bir“Arena” olarak trajediler yaşamış/yaşamaktadır.

Bölgedeki Tacik ve Peştun çoğunluk karşısında küçük birer azınlık konumunda bulunan Türk Soylu Türkmen ve Özbekler ise; satranç tahtasındaki piyonlar misali, gerektiğinde feda edilen/edilebilecek birer savaşçı unsurlar olarak değerlendirilmiş, inşa edilmek istenen hiçbir projede asli unsur olarak görev alamamışlardır.

Bugün NATO dahil “Çok Uluslu Güçler” vasıtasıyla Afganistan’da bulunan ülkeler, bölgedeki mevcudiyetlerini “demokrasinin tesisi”, “uyuşturucu ile mücadele”, “radikal dini oluşumların ortadan kaldırılması” gibi nedenlerle açıklamaktadırlar. Ancak olayların tarihi perspektif içersinde incelenmesi neticesinde ileri sürülen nedenlerin sadece birer “bahane” olduğu net olarak görülebilmektedir.

Afganistan’daki Türk soylu halklar için en büyük tehlike “Peştun” etnik kimlikli bir yapılanmadır ki bu tehlikenin tarihi arka planı, bölgede yaşanan mücadelenin aslında ne olduğunu açıklamaktadır.

İki kutuplu dünya düzeninin etkili olduğu zamanlarda ABD ve dağılan SSCB, mücadeleleri sırasında bölgede Hindistan ve Pakistan gibi Afganistan üzerinde emelleri bulunan iki doğal müttefik bulmuşlardır. Menfaatler gereği Hindistan SSCB’nin, Pakistan ise ABD’nin saflarında yeralmıştır.

Hindistan, Pakistan la yaşadığı Keşmir sorunu ve Pakistan ın Afganistan a yönelik faaliyetleri nedeniyle bölgeye büyük önem vermiştir. Hindistan bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından bu yana İslamabad yönetiminin bu ülke üzerinde uyguladığı politikaları dikkatle gözlemlemiş ve 1950 yılından itibaren de bu duruma müdahil olmayı tercih etmiş ve Afganistan ile Pakistan içerisinde bulunan Peştun etnik gurubunun bağımsız “Büyük Peştunistan” kurma hayalini desteklemiştir.

Sovyetlerin Afganistan daki 10 yıllık işgali Hindistan açısından iyi olmuştur. Ancak, ABD ile Pakistan’ın işbirliği ile Rusların Afganistan’da yenilgiye uğramaları Hindistan açısından yeniden olumsuz bir sürecin başladığının da habercisi olmuştur.

Moskova ile iyi ilişkileri olan Hindistan’a karşı Pakistan Batıyla ilişkilerini iyi tutmuş ve Hindistan’a karşı Keşmir deki Müslüman gerillaları desteklemiştir.

Pakistan ın desteklediği Taliban ın 1996’da Afganistan da yönetimi ele geçirmesi, Hindistan açısından Rusların yenilgisinin ardından yaşanan ikinci kötü gelişmedir. Hindistan buna karşılık Afganistan daki etkinlik mücadelesini Ahmed Şah Mesud önderliğindeki “Tacik” etnik gurubu üzerinden yürütmeye çabalamıştır. Böylece Sovyetlerin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan yeni cumhuriyetlerden Tacikistan da,Rus-Hint işbirliğinin yeni uygulama alanı haline gelmiştir.

Hindistan, Aralık 2001 de Taliban yönetiminin devrilmesinden sonra yönetimi devralan Hamid Karzai önderliğindeki Afganistan la politik ve siyasi ilişkilerini geliştirmeye gayret etmektedir. Bu çerçevede Hindistan sağladığı ekonomik yardımlar yanı sıra siyasi desteğini de Karzai den esirgememektedir.

Bütün bu gelişmelerin yaşandığı coğrafyanın kuzeyinde yaşayan 4,5 milyon Özbek, 3,5 milyon Türkmen adeta yok sayılmış, hiçbir zaman dikkate alınmamıştır. Buna en güzel örnek olarak, nüfuslarının Afganistan nüfusuna oranına paralel Türksoyluların Afganistan Parlamentosu nda temsil edilmemesi gösterilebilecektir. Temsildeki haksızlıkların Türksoylu halklar üzerine yansımaları birçok cepheden rahatlıkla gözlemlenebilmektedir.

Afganistan genelinde etkin güç olan Peştun ve Taciklerin, Özbek veTürkmen bölgelerinde eğitime yönelik yatırım yapmamaları, yapılmasını da engellemeleri nedeniyle büyük bir çoğunluğu ilkokul mezunu dahi olmayan bu halklar siyasetten ve güncel gelişmelerden habersiz kalmış ve hayvancılık, halıcılık, ziraat gibi işlerle meşgul olmuşlardır. Tv, gazete radyo vb. medya araçlarından yoksulluk, elektrik olmaması gibi sebeplerle faydalanamayan Türksoylu halklar, parti, seçim, siyaset, demokrasi, hak arama gibi kavramlardan habersiz/bilgisiz kalmışlardır.

Tamamı Türkmenlerden oluşan Balh/Şortepe ve Kelder ilçelerinin toplam nüfusunun 200.000’den fazla kişiden oluşmaktadır. Ancak her iki ilçeden parmakla sayılacak kadar az kişi üniversite eğitimi görmüştür. 2007 yılına kadar lisesi bulunmayan Şortepe ilçesine, Afgan makamları nezdinde yapılan girişimler neticesinde lise yaptırılabilmiştir.

Kuzey Afganistan da yaşayan Türkmen ve Özbeklerin güncel gelişmeler konusunda bilgilendirilmesi, etnik bilinçlerinin kuvvetlendirmesi ve en önemlisi siyasi birlikteliğin sağlanması mevcut Karzai yönetiminin yürüttüğü Peştunlaştırmauygulaması karşısında bir zorunluluk halini almıştır.

Bu açıdan bakıldığında CMİA yönetiminin, Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri yapılıncaya kadar mevcut durumu ile (Partinin doğal lideri Org. DOSTUM, Geçici Başkanı Said NURULLAH) devam etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde CMİA içerisinde Org. DOSTUM un dahil olmayacağı bir liderlik yarışı partiyi bölünme/parçalanma noktasına kadar götürebilecek, CMİA nın bölünüp parçalandığı, Özbekler ve Türkmenler arasında siyasi birlikteliğin sağlanmadığı bir dönemde yapılacak seçimler ise Türksoylular açısından tam bir hezimet olacaktır.

Afganistan daki Türksoylular arasında devam eden siyasi anlaşmazlık ve ayrılıklar konusunda Türkiye, Özbekistan ve Türkmenistan’ın (bu ülkelere doğal olarak Kazakistan, Kırgızistan ve Azerbaycan’da dahil edilebilir.) artık aktif olarak devreye girmesi ve duruma el koymaları gerekmektedir.

Kazakistan devlet başkanı Nursultan Nazarbayev’in 2007 yılında Türkiye/Antalya’da yapılan Türk Dünyası Kurultayında kurulmasını istediği “Aksakallar Meclisi” (Akil Adamlar Heyeti) işte bu ve benzeri hayati önem taşıyan problemli bölge/konuların çözüme kavuşturulması için bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.

Özbek ve Türkmen halklarının kendi aralarında bir çözüm yolu bulmaları bugünkü konjonktürde çok güçtür. Her iki kavmin ileri gelenleri ile önce ayrı ayrı sonra bir arada görüşülmesi ve bir anlaşma protokolü hazırlanması ve Özbekler ile Türkmenlerin en azından Cumhurbaşkanlığı seçimi, parlamento seçimleri gibi ulusal konularda ortak hareket etmesi gerekmektedir.

Her yıl bir araya gelip iyi niyet açıklamalarından öteye gitmeyen ancak çok iddialı ve doğru tespitleri içeren söylemlerle kapanışı yapılan Türk Dünyası Kurultaylarına katılan devlet başkanları için Afganistan’daki Türk soylularının durumu, aslında birlik ve beraberlik konusunda atılacak adımlara yönelik bir imkân tanımaktadır.

Erdoğan ILGAZ / Globalyorum

Bookmark and Share

Bir Yanıt

  1. allah yardımcıları olsun.o iman onlarda olduğu sürece inş. sırtları yere gelmez.onlara çok yardımcı olmalıyız.onların bize zamanında yaptığı yardım gibi
    ,

Yorum bırakın